Kahramanmaraş’ta 23 Ekim’den bu yana faaliyet gösteren Maraş Boykot Nöbeti, İsrail’e destek veren şirketlere karşı yürüttüğü kararlı duruşla şehrin vicdanını temsil ediyor. Bu hareket, sadece ekonomik bir boykot değil; adalet, onur ve bilinç mücadelesidir. Tüm duyarlı vatandaşlarımızı bu nöbetin bir parçası olmaya davet ediyoruz.
Direnişin hakikati ve bugünün şahitliği
Gazze’de yaşananlar yalnızca bir savaş değil; küresel zulme karşı yükselen büyük bir hakikat mücadelesidir. Emperyalist güçler, yıllardır bölgede İslami uyanışın önünü kesmeye çalışıyor; ancak tüm kuşatmalara rağmen Gazze, teslim olmayan bir iradenin sembolü olarak ayakta duruyor.
Bu direniş, askeri gücün ötesinde; ahlaki bir duruşun, vicdani bir itirazın ve mazlumların adalet arayışının adıdır. Gazze’nin genç mücahitleri, sayıca az olmalarına rağmen yok edilememiş; her saldırı direniş bilincini büyütmüştür. Çünkü bu mücadele, nesiller boyu aktarılan bir tevhid ve vahdet bilinci üretmiştir.
Gazze – Sudan – Doğu Türkistan: Aynı zulmün farklı coğrafyalardaki yansımaları
Bugün Gazze’de yaşanan zulüm, dünyanın başka bölgelerinde farklı maskelerle karşımıza çıkıyor.
Sudan’da iç savaş ve açlık üzerinden yürütülen insanlık dışı politikalar,
Doğu Türkistan’da ise milyonlarca Müslümanın baskı, zorla asimilasyon ve toplama kamplarıyla susturulmaya çalışılması…
Hepsi aynı sistemin, aynı zihniyetin farklı coğrafyalara yayılan yüzleridir.
Gazze’de bombalarla, Sudan’da kaosla, Türkistan’da kimlik yok edilerek aynı amaç güdülüyor:
Müslüman toplumların iradesini kırmak, adalet arayışını durdurmak, birlik bilincini dağıtmak.
Fakat tarih bize gösteriyor ki; nerede zulüm çoğalırsa, orada diriliş tohumları da yeşerir. Gazze direnişi, Sudan’daki mazlumların duasıdır; Doğu Türkistan’daki sessiz çığlığın karşılık bulmuş hâlidir. Aynı ümmetin farklı parçaları, aynı acı ve aynı umutla birbirine bağlanmaktadır.
Uluslararası arenada bazı ülkelerin cesur duruşu insanlığın hâlâ ayakta olduğunu gösterirken; İslam dünyasının büyük kısmının sessizliği çağımızın en acı tablosudur. Fakat Gazze’nin çığlığı, Sudan’ın feryadı, Türkistan’ın sessizliği birleştiğinde, zulmün duvarlarının çatladığı görülmektedir.
Kur’an’ın haber verdiği gibi:
“Onlar tuzak kuruyordu; Allah da plan yapıyordu. Allah, plan yapanların en hayırlısıdır.” (Enfâl, 30)
Bugün Gazze’de duranlar, yalnızca toprağı değil; insanlığın şerefini ve ümmetin onurunu savunuyor.
Direniş, karanlık çağın içinde bir kıvılcım değil; yeni bir başlangıcın işaret fişeğidir.
Zulmün gölgesi ne kadar büyürse büyüsün, tarih mutlaka adaletin tarafına döner.
Bugün bunun adı Gazze’dir. Sudan’dır. Türkistan’dır.
Ve bizler, bu şahitliğin hangi tarafında duracağımıza karar vermek zorundayız.