Bakan Bozdağ'dan cemevlerine yapılan saldırıya yönelik açıklama

Katıldığı bir canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, KPSS'de yaşanan süreçle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde tüm önlemlerin derhal alındığını ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığını kaydetti.

Cemevlerine yönelik saldırılarla ilgili de değerlendirmede bulunan Bakan Bozdağ, kimsenin milletin birliğini ve beraberliğini bozmaya gücünün yetmeyeceğini kaydetti.

Bakan Bozdağ, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye geçmişte sağ-sol çatışmaları, Alevi, Sünni kardeşlerimiz arasındaki ayrıştırmalar ve başka başka nedenlerle pek çok bedel ödedi. Pek çok kıymetli evladımızı toprağa vermek zorunda kaldı ve geçmişi iyi bilenler bunu yakından yaşayanlar bunun acısını derinden hissederler. Türkiye'nin birliği, beraberliği 82 milyon aziz vatandaşımızın her birinin birliği, huzur, kardeşlik ve barış içinde yaşamasından geçer. Ama maalesef Türkiye'nin birlik ve dirliğini bozmak isteyenler zaman zaman milletimizin farklılıklarını, zaman zaman milletimizin bazı konulardaki hassasiyetlerini kaşıdıklarını görüyoruz. Kaşımaya gayret ettiklerini görüyoruz, çabaları görüyoruz ve bunların somut örneklerini görüyoruz. Tabii Ankara'daki cemevlerini saldırılar fevkalade üzücü ve çok net bir şekilde provokasyon kokuyor. Bu nedenle ben öncelikle bu saldırıyı ve saldırıyı yapanı, ona destek olanların hepsini şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.

Cemevlerine yapılan saldırı hepimizin manevi değerlerine yapılmış bir saldırıdır

Cemevlerine yapılan saldırı bu milletin her bir ferdinin kendisine yapılmış, evine yapılmış saldırı gibidir. Hepimizin manevi değerlerine yapılmış saldırı gibidir. Çünkü cemevi de bizim, cami de bizim, Alevi de bizim, Sünni de bizim bu memlekette yaşayan rengi dili ırkı cinsiyeti, inancı, felsefi görüşü ne olursa olsun ayrımsız her bir vatandaşımızın her birisi bizim kendi öz evladımız, hepimiz biriz, beraberiz. Onun için bu tür saldırıları birlik ve dirliğimize atılmış birer dinamit gibi görüyorum. Böylesi bir fitne fesadı bu milletin evlatları arasına kimse sokmayı başaramayacaktır. Tabii bu olay çok ilginç de bir olay İzmir'de oturan biri. Orada da Cemevi var. Ondan sonra eğer böyle bir şey düşünüyorsa bakıyorsun Ankara'ya geliyor. Ankara'da bir yerden bir yere adresi bilsem bile 45 dakika içerisinde gidip gelebilme imkanı kolay kolay mümkün mü? Mümkün değil. Bir bakıyorsun 45 dakika içerisinde üç ayrı yere gidiyor, üç ayrı yerde eylem yapıyor. Ondan sonra ayrılıp gidiyor. Ankara'yı bilmeyen buralara ilişkin ön bilgisi olmayan veya birinin yardımını almayan, keşif yapmayan birisi bu kadar kısa süre içerisinde bu yerleri gezip üç ayrı yerde üç ayrı eylem koyup ondan sonra Ankara'dan ayrılması hayatın olağan akışına uymaz.

Maddi hakikat soruşturmanın bütün boyutlarıyla sürdürülmesi sonucunda ortaya çıkacaktır

Bu çok net ki burada bir şey var. Nedir onu bilemiyoruz şu anda elbette adli makamlar tahkikatı derinleştirerek sürdürüyor. Kolluk gerekli araştırmaları yapıyor ve eminim ki sonunda bu işin maddi hakikati ortaya çıkacak. Bu kişiye yardım edenler varsa onlar da belli olacak. Arkasında birileri varsa onlar da ortaya çıkaracaktır. Elbette ben burada kolluk kuvvetlerimizi tebrik ediyorum. Çünkü bu olayın hemen arkasından bu saldırıyı yapan kişinin yakalanmış olması bu işin üzerinden birtakım hesap yapmak isteyenlerin hesabını bozmuştur ve başka başka yollara bu işi çekmek isteyenlere kötü niyetlilere engel olmuştur. Bu açıdan İçişleri Bakanlığımızı ve kolluk kuvvetlerimizi buradan kutluyorum. Elbette maddi hakikat soruşturmanın bütün boyutlarıyla sürdürülmesi sonucunda ortaya çıkacaktır. Biz de bu işin arkasında kimler var? Onları görmek, bilmek, öğrenmek istiyoruz. Buna kimler yardım etti? Neden İzmir değil de Ankara'ya yönlendirdiler? Ankara'da bu kadar kısa sürede bu üç yeri nasıl bulabildi? Nasıl gitti, nasıl geldi?

Bize düşen failler, azmettirici ve önünde arkasında kim varsa bulmak hukuk terazisinde tartmaktır

Bütün kafalarda olan soruların hepsinin cevabını elbette adli süreç aydınlatacaktır. Tahkikat bütün boyutlarıyla devam ediyor. Eminim ki bu tahkikatın sonucunda gerçekler ortaya çıkacaktır. Halkın bir kesimini diğer kesimine karşı kışkırtmak. Tahrik etmek milletin bir kısmını diğer kesimine karşı düşmanlık, nefret duygularıyla beslemek ve onları birbirine düşürmek için bu ülkede çalışmalar hiç bitmedi. Dün de vardı bu şimdi de var muhtemel yarınlarda olacaktır. Ama bize düşen bu tür hadiseler karşısında aziz milletimiz de olduğu gibi sağduyulu aklı selim içinde olmak, işin hakikatini kısa sürede aydınlatmak. Karanlık noktaları aydınlığa kavuşturarak milletimize bu konuda doğruları vermek ve bu işin fail veya failleri azmettiricileri önünde arkasında kimler varsa onların hukuk terazisinde tartıp, hak ettiği neyse onlara hukuku vermesini sağlamaktır. Bu da devam etmektedir. Eminim ki sonucunda bütün bunlar ortaya çıkacaktır. Ama buradan şunu söyleyelim, bizim milletimizin evlatlarını birbirine düşürmeye hiç kimsenin gücü bugüne kadar yetmedi. Onca terör örgütüyle mücadele ediyor Türkiye bir yandan PKK, bir yandan FETÖ, bir yandan da DHKP/C, bir yandan alfabede harf kalmadı. İsimleri saysak o kadar terör örgütüyle mücadele ediyor. Ama buna rağmen bu ülkenin insanlarını birbirine hasım hale getirmeyi düşman etmeyi başaramadılar. Bundan sonra da başaramayacaklardır. Çünkü milletimizin birbirine olan sevgisi, saygısı, bağlılığı ve ortak değerlere verdiği kıymet son derece önemlidir. Çok yüksektir.

Vatandaşlarımız, birbirlerine karşı hasmane bir tutum içinde hiçbir zaman olmadı

Yani bugüne kadar bu milletimizin evlatlarının içerisinde hiç kimse ne alevi vatandaşımız ne sünni vatandaşımız ne de başka başka inançlara sahip vatandaşlarımızın birbirlerine karşı hasmane bir tutum içinde hiçbir zaman olmadılar, olmayacaklardır. Bu fitne fesat saldırılarında basiretiyle, sağduyularıyla akıllarıyla yok etmeyi aziz milletimiz dün olduğu gibi bugün de yapacak devlet organları da bu tür işlere tevessül edenleri yakalayıp, yargıya, adalete teslim edecek. Hak ettikleri cezayı almayı sağlayacaktır. Bir yandan halkımızın basireti sağduyusu. Öte yandan güvenlik güçlerimiz, öte yandan yargı öte yandan devlet bütün imkan ve kabiliyetleriyle bu tür şer odaklarına karşı mücadeleyi sürdürecektir.

KPSS'deki duruma Cumhurbaşkanımız derhal müdahale etti

Öncelikle burada olan hadisenin önemli ve büyük bir hadise olduğunun altını çizmekte fayda var. Çünkü sınava giren on binlerce, yüz binlerce gencimizin geleceğiyle ilgili son derece önemli bir sınav. Bunun doğruluk, dürüstlük ilkelerine uygun bir biçimde yapılması devletin vazifelerinden bir tanesi. Devlet bunu temin edecek ve burada herhangi bir gölge, şaibe, endişe olmayacak, olmaması da icap eder. Onun için son sınavdan sonra ortaya çıkan tartışmalar nedeniyle burada bir, vatandaşlarımızı rahatsız eden insanımızın gönlüne şüphe düşüren, tereddütleri çoğaltan durumlar ortaya çıkınca Sayın Cumhurbaşkanımız derhal duruma müdahale etti. Yapılması gereken nedir işte öncelikle ÖSYM Başkanını görevden aldı. Evet, çünkü soruşturmanın sağlıklı yürümesi bakımından önemli. Devlet Denetleme Kurulu'nu derhal devreye soktu. Arkasından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, konuyu bütün boyutlarıyla soruşturmak ve aydınlatmak için bir soruşturma başlattı ve soruşturma kapsamında delillerin karartılmasını önlemek için bir takım adli kararlar alındı ve bunlar uygulandı. ÖSYM Başkanı değişti. Yeni ÖSYM Başkanı atandı ve sınavda iptal edilerek yeni bir sınavın yapılması kararlaştırıldı.

Hükümetin yapması gereken ne varsa hükümet hepsini tek tek yaptı

Bütün bu adımlar bu olayla ilgili en ufacık bir tereddütte, şüpheye, gölgeye mahal bırakmayacak şekilde bir soruşturmanın hem idari açıdan Devlet Denetleme Kurulu vasıtasıyla hem de adli açıdan savcılık vasıtasıyla yürümesi son derece önemli. İki; gençlerimizin onca emeklerinin boşa çıkmaması. Bazılarının haksız bir başarı elde etmemesi herkesin hakkı olan sonucu elde etmesi için atılması gereken adımlar da atıldı. Sınav iptal edildi. Burada hükümetin yapması gereken ne varsa hükümet hepsini tek tek yaptı. Ben buradan herhangi bir muhalefet partisi Genel Başkanı veya siyasetçi veya kamuoyundan biri “hükümet şunu da yapmalıydı” diye söyleyebileceği bir şey yok. Hemen hepsi yapıldı.

Adli tahkikat başlatıldı ve delillerin toplanması için ciddi adımlar atıldı

Devlet Denetleme Kurulu devrede soruşturmanın selameti için başkan görevden alındı. Adli tahkikat başlatıldı ve delillerin toplanması için ciddi adımlar atıldı ve bundan sonraki süreçte de bu kararlılıkla bu olayın esasında ne varsa maddi hakikati bütün boyutlarıyla ortaya çıkacaktır. Elbette burada kastı, kusuru olan var ve burada birtakım terör örgütlerinin parmağı var veya başka başka şeyler var ise bunlar da delilleriyle ortaya konduğu takdirde bunlarla ilgili de gereğini yapacağını, adalet terazisinin bu meselede dosdoğru tartıp herkese hak ettiğini vereceğinden hiç kimsenin şüphesi olmaması lazım.

Hak mahrumiyetine veya haksız bir sonuç elde etmeye meydan vermemek için sınav iptal edildi

Muhalefet partileri dürüst, ahlak ilkelerine uygun, hukukun esaslarıyla da teyit edilen bir üslupla maalesef bu konuları değerlendirmiyorlar. Daha önce de hatırlarsanız yabancı öğrencilerin, Katarlıların tam sınava öğrencilerin girmesinden bir gün önce sınavsız tıp fakültelerine falan falan yerlere girdiğine dair açıklamalar yapıldı. Sonra bunun yalanın alası olduğu ortaya çıktı. Çıkıp sınava giren belki ondan etkilenen milyonlarca öğrenciden kimse helallik dilemedi. Sayın Kılıçdaroğlu helalleşme diyor. O kadar öğrenci belki ondan etkilendi. Onlarla ilgili herhangi bir helalleşme dilemediler, yapmadılar. Bakın şimdi gene aynı şey. Hükümet burada ortaya çıkan bir şüphe nedeniyle ve bu şüpheyi de kuvvetli somut deliller olması nedeniyle önemsedi, derhal Devlet Denetleme Kurulu'nu devreye soktu, başkanı görevden aldı, adli tahkikat başladı, sınav iptal edildi. İşin üzerine gitti, yapılması gereken ne varsa hepsini tek tek hem de kısa bir süre içerisinde hayata geçirdi. Evet, hak mahrumiyetine veya haksız bir sonuç elde etmeye meydan vermemek için sınavı da iptal etti. Ama buna rağmen bunun üzerinden de bir istismar yine devam ediyor. Sadece buradan değil KPSS sonuçları üzerine çıkıyorlar milletin gözünün içine baka baka 93 almış yerleşememiş, 53 almış yerleşmiş diye çok büyük yalanlar söylüyorlar. Çünkü KPSS sınavına göre yerleştirmeler tamamen bilgisayar üzerinden yapılıyor ve bilgisayar üzerinden yapılan bir yerleştirmede örneğin A Kurumundaki A boş kadrosunu tercih edenler arasından en üst puandan, en düşük puana göre sıralama yapılıyor. Şimdi onların içerisinde 93 tercih puanlı biri tercih etmişse, 53 puanlı birinin oraya yerleştirilmesi imkansız.

Kimse Türkiye'de böyle bir örnek gösteremez ama koca koca genel başkanlar, gençlerin de işin aslını bildiği bir konuda milletin gözünün içine baka baka bu büyük haksızlık.

Koca koca insanlar bu konuda milletin gözüne baka baka yalan söylüyorlar

O zaman çıkacak diyecek ki bak örneğin falanca mühendislik bölümünden mezun A şahsıyla aynı bölümden mezun B şahsı işte Ankara'da falanca kurumun ilan ettiği boş kadroya, ikisi de müracaat etmiş ve birisi 93 puan tercih etmiş, öbürü 53 puan tercih etmiş, 93 puanı değil de 53 puanlı yerleştirmiş buyursun bir tane örnek göstersin. Yani böyle bir örnek gösteremezler yok çünkü. Sadece bugün değil geçmişe dönükte gösteremezler. Mülakatla olan yerler, o ayrı. Çünkü orada mülakat var. Mülakatın niye yapıldığı da belli. Askerde diyelim yapılıyor, polis de yapılıyor, başka yerlerde yapılıyor. Orada mesleğin liyakatini, yüz yüzelik, başka başka ölçülerle de ayrıca değerlendirmek icap ediyor. Bazı mesleklerde buna ihtiyaç var. Bu sadece bizde değil, başka ülkelerde de bazı meslekler için bu yapılıyor ama buradan ne yapılıyor? Bütün gençlerimizin duygularıyla oynanıyor ve onlar maalesef bu konudaki beklentileri, umutları istismar ediliyor. Sanki haksız yere Türkiye'de 100 alan yerleştirilmiyor KPSS, ÖSYM tarafından, 50 alan giriyormuş gibi bir algı yerleştiriliyor. Ben buradan bu iddiayı ortaya atan herkese sesleniyorum, bir tane örnek. Yani makine mühendisi A ile makine mühendisi B işte falanca kurumun işte diyelim Ulaştırma Bakanlığı'nda falanca yerdeki kadroyu ikisi de tercih etmiş. 100 almış biri, birisi 50 almış. 100 değil de 50 yerleştirilmiş. Bir tane örnek gösterin, yok böyle bir örnek. Hiçbiri de gösteremez. Ama çok çok üzülüyorum. Koca koca insanlar bu konuda milletin gözüne baka baka yalan söylüyorlar. Onun için bunu yapanlar siyaseten AK Parti zarar görsün, gençler AK Parti'den uzak kalsın ve önümüzdeki seçimde kendilerine oy versinler diye her türlü maalesef aslı olmayan şeyi aslı varmış gibi söylemeyi siyaset gibi telakki ediyorlar. Bu beni çok üzüyor. Esasında herkesin bundan üzüntü duyması lazım. Türkiye'nin yönetimine talip olanlar doğruları söylemelidir. Kendilerine iletilen her iddiayı aslı var mıdır, yok mudur diye araştırmadan ortaya koyup sonra iddiasız, asılsız çıkınca da özür dilemeden bu işi geçiştiremezler. Doğru bir şey de değil. Ama maalesef bu konuyu da istismar ediyorlar. Burada hükümetin yapması gerekip de yapmadığı bir iş varsa onu söylemeleri lazım. Biz o eksiği giderelim.

Biz terörle mücadele ederken, onlar teröristleri himaye ediyor

İsveç ve Finlandiya, özellikle Rusya-Ukrayna arasındaki savaştan sonra güvenlik kaygılarının arttığını dile getirdiler ve bu güvenlik kaygılarını karşılamak için de NATO'ya üye olmak istediler. NATO'ya müracaat ettiler. Bildiğiniz gibi NATO üyeliği, NATO üyesi olan bütün ülkelerin oy birliğiyle aldığı kararla ancak mümkün olmaktadır. Türkiye, NATO üyesi olarak daha henüz doğmamış güvenlik riskleri nedeniyle kaygıya kapılıp NATO'ya üye olmak isteyen İsveç, Finlandiya karşısında 40 yıldır terörle mücadele eden bir ülke olarak 10 binlerce vatandaşını teröre kurban vermiş bir ülke olarak terörü açıkça destekleyen Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine karşı çıktı. Siz kaygınız var üye olmak istiyorsunuz ama ben her gün sıcak çatışmadayım. PKK ile FETÖ ile DHKP/C ile bilumum terör örgütleriyle siz ise Türkiye'ye karşı mücadele eden askerimize, polisimize kurşun sıkan, Meclisimizi özel harekatımız bombalayan bu teröristleri ve bunların örgütlerini himaye ediyorsunuz. Finans, eğitim her türlü desteği veriyorsunuz. Biz bunu kabul edemeyiz. Eğer siz bu ülkede bu terör örgütlerine karşı açık, somut, net taahhütlerde bulunur, bunu bir garantiye bağlar ve biz de bunun sonuçlarını görürsek o zaman sizin NATO'ya üyeliğinize ‘evet' deriz. Onun için de Madrid'de yapılan NATO zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda bir üçlü mutabakat muhtırası biliyorsunuz orada imza altına alındı ve burada Türkiye'nin istekleri tek tek kayda girdi. Hem PYD, hem YPG, hem FETÖ terör örgütü olarak orada anıldığı gibi bunlara karşı İsveç ve Finlandiya'nın da mücadele edeceği ve Türkiye'nin endişelerini giderici tedbirler kararlar alacağını uygulamalar yapacağını ifade ettiler ve biz de bunu takip edeceğiz.

İsveç ve Finlandiya sözünün arkasında durmazsa, Türkiye'nin taahüdü vize vermemektir

Bir de izleme komitesi kuruldu. Bu izleme komitesi de bunların durumunu takip eder. Çünkü hem İsveç hem Finlandiya terör örgütlerinin adeta kuluçka yuvası ve arkasından biz Adalet Bakanlığında bulunan hem İsveç'ten hem de Finlandiya'dan iadesini istediğiniz kişilere ilişkin dosyalardan daha önce reddedilmiş olanlar var. Bazılarıyla ilgili yargılama süreçleri bitmiş onları düştük ve diğer şeyler yaptıktan sonra yeni dosyalar var. Hem reddedilen ama gündemde olan dosyaları yeniden talep ettik. Cevap vermeyenlere cevap vermelerini istedik. Yeni dosyalarda kendilerine gönderdik. Ama maalesef bugüne kadar İsveç ve Finlandiya'dan resmi kanaldan bize ulaşmış herhangi bir cevap şu ana kadar yoktur. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da açıkladı dedi ki, bu sürecin başlangıcını bitimini ancak Meclis'ten geçecek onayla mümkün olacaktır. Eğer bizim verdikleri taahhütlerin arkasında durursa Türkiye sözünde duran bir ülkedir gereğini yapar. Taahhütlerinin arkasında durmazsa bizim sözümüz zaten vize vermemektir. Üyeliğe onay vermektir. Gene sözümüzdür, sözümüzü tutarız dedi. Onun için biz İsveç ve Finlandiya'nın tutumunu takip etmeyi sürdüreceğiz. Samimiyetini ölçeceğiz bu süre içerisinde.

Hasta tutuklu ve hükümlüler için daha iyi şartları içeren düzenleme hazırlanıyor

Cezaevinde hasta tutuklu ve hükümlüler var. Bunlara ilişkin de bizim düzenlemelerimiz var. Adli Tıp Kurumu cezaevinde hayatını tek başına idame ettiremeyecek kişilerle ilgili raporlar verilmekte. Daha sonra Cumhuriyet Savcılığı bunun hakkında bir karar vermektedir. Burada ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Biz bunları aşmak için bu konuda ki düzenlemeleri hasta tutuklu ve hükümlülerin daha iyi bir şekilde tedavi edilmeleri ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesini sağlayacak bir esnek düzenleme yapma konusunda irademiz oluştu. Daha insancıl bir düzenleme nasıl yapabiliriz? Şimdi bunun üzerinde çalışıyor arkadaşlarımız, formüller aranıyor hem bizim tecrübemiz hem Avrupa'daki uygulamalar gözden geçiriliyor. Burada bir adım atacağımızı ifade etmek isterim.

Yeni yargı paketinde ceza, infaz ve hukuk alanında birçok düzenleme var

Arabuluculuğun kapsamını genişletme konusunda da bazı adımlarımız olacak. Daha önce de ifade edildi, kira alacaklarıyla ilgili konular yeni dönemde arabuluculuğun kapsamına alınabileceği gibi başka bazı yeni konuları da arabuluculuğun kapsamına almayı planlıyoruz. Bu konular netleştiğinde onları da kamuoyuyla paylaşacağız. Tabii arabuluculuk sınavıyla ilgili de bir adım atacağımızı buradan ifade etmek isterim ama henüz detaylar netleşmediği için detayları vermek istemiyorum. Ama pek çok konuda bir paket olacak. Bu paketin içinde hem ceza, hem infaz hem hukuk birçok alanda düzenlemeler olacağını buradan ifade etmek isterim. Muhtemelen Eylül ayı içerisinde bunların detaylarını daha net bir şekilde konuşma fırsatı bulacağız.

Bakmadan Geçme