Ahmet Sandal

Hele anlat Ökkeş emmi! Eğitimimizin durumunu anlat? (1)

Ahmet Sandal

Benim bir Ökkeş Emmim var, zaman zaman onunla dertleşir ve konuşur, hasbihal ederim. Sağda-solda, havadan-sudan bahsederiz. Bazen de ciddi konular konuşuruz. Ne vakit içimi sıkan ve ruhumu daraltan konu olursa ararım Ökkeş Emmimi. 

Şimdi siz de Ökkeş Emmim merak ettiniz değil mi?

Neyse biraz daha merak edin, çok fazla kimliğini açıklamayayım. 

Konu eğitim idi. Konu çocuklarımızın ve gençlerimizin durumu idi. İşte bu hususlarda derdimi bir bir döktüm Ökkeş Emmi’ye.

Gerçekten de konu eğitim ve çocuklarımızın, şu Z kuşağı dedikleri çocuklarımızın ve gençlerimizin durumunu gördükçe ruhum çok daralıyor. 

Evet, geçen gün Ökkeş Emmi’yi aradım. İşte bu ciddi konuyu gündeme getirdim. 

Konu eğitim idi. Bu Ülkede en ciddi konu eğitimdir. Bu hususta Ökkeş Emmimle görüştüm.

İşte o konuşmamı size takdim ediyorum. 

-Ökkeş Emmim merhaba.

-Merhaba Oğlum Ahmet.

-Ökkeş Emmim, oldukça dertli ve kederliyim.

-Ne oldu Oğlum, Karadeniz’de gemilerin mi battı?

-Emmim biz kim, gemiler sahibi olmak kim? Biz gariban bir şair yazarız.

-Ne oldu öyleyse Oğlum, “olmayan gemin batmadıysa” ne oldu? Anlat da öğrenelim.

-“Olmayan geminin batmaması” oldukça ironik bir söz Emmi!

-Neyse bırak şu ironi, mironiyi, hem sen niye “ironi” diye bir yabancı kelime kullanıyorsun. İroninin yerine Türkçe bir deyim kullansana.

-Var mı ki ironi yerine bir Türkçe kelime Ökkeş Emmim?

-Vardır elbette, benim aklıma hemen geldi. Kerce almak diye bir söz vardır. Tam da ironi yerine geçer.

-Evet evet, “kerç” kelimesi ironi için uygundur. Bak Ökkeş Emmi, konumuz eğitim meselemiz. Bak senden Allah razı olsun. Benim bu günkü seninle sohbetimde yabancı kelimelerin dilimize musallat olması ve Türkçemizin yabancı dillerin istilasına uğramak yoktu. Onu da gündeme getirdin. Sağolasın Ökkeş Emmi.

-Oğlum Ahmet onu başka zaman konuşuruz. Senin bugünkü derdin ne, konuş, onu söyle.

-Hele bir cevap ver Ökkeş Emmi? Ne olacak bu eğitimimizin hâli?

-Hele bir söyle Ökkeş Emmi eğitimimizi kim bitirdi.

-Eğitim var mıydı ki bitsin Oğlum Ahmet.

-Yok muydu gerçekten Ökkeş Emmi?

-Var mıydı Oğlum Ahmet?

-Eğitim yok muydu bu Ülkede?

-Evet yoktu, eğitim yoktu, öğretim vardı. Oğlum Ahmet, eğitim, “terbiye, ıslah etme ve düzeltmedir.” Öğretim ise habire bir şeyleri anlatma ve tabir caizse “kafalara bilgi doldurmadır.” Bu Ülkede 100 yıldır “kafalara bilgi dolduruluyor.”

-Oyy Ökkeş Emmim oyy! Demek eğitim yok, “kafalara bilgi doldurma var.”

-Aynen öyle. Bu Ülkenin gençlerinin terbiye ile ıslah ile yanlışları düzeltme ile eğitilmesine ihtiyaç vardır. Maalesef, ülkemizde klasik öğretim metotları ile gelenekselleşmiş öğretim müfredatları ile büyük yanlışlıklar yapılıyor ve adeta kafalara bilgiler “sanki musluktan su doldurulur” gibi rastgele dökülüyor.

-Musluktan su doldurur gibi çocuklarımızın ve gençlerimizin beynine bilgi dolduruluyor. İlginç ve doğru tespitler bunlar Ökkeş Emmi.

-Bak Ahmet, Sokrates der ki; “bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.”

-Benim de bildiğim bir söz aklıma geldi Ökkeş Emmi. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri der ki, “bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi.”

-Aynen öyle. İnsan kendisini bilmedikten sonra, ona Dünya’nın tüm bilgilerini kafasına doldursan neye yarar ki? Ahmet şunu bir anla, kafana sok demiyorum bak, anla diyorum bak.  

-Buradan şunu anlıyorum Ökkeş Emmi. Kişiye dışarıdan kafasına bilgi sokmak değil de anlamasını sağlamak gerekir.

-Evet, aynen öyle, onun içinde eğitim gerek, öğretim değil. Bak Ahmet, “bir konuyu bana söylersen unuturum, gösterirsen hatırlarım, ancak o konunun içine beni katarsan anlarım.”

-Ha anladım Ökkeş Emmi. Konunun içine öğrencilerimiz katmak gerek. Peki o nasıl olacak?

-O çok kolay. Çocuklarımıza not ve puanlama yerine, onlara imtihan ve yarışma yerine bizzat eğitimin içine katarak anlamalarını sağlamak şarttır. Bunun için de sınıfta puan ve not ile geçme yerine “anlama” ile geçmek dediğimiz bir yöntem gereklidir. Kişinin anladığını ispatı da bizzat işin içine öğrencilerimiz katılmalıdır. Öğrenci öğrencinin hocası olmalıdır. Gerekirse bu sağlanmalıdır. Öğrenen öğrendiğini başkasına anlatmalıdır. Kişi bir hususu en iyi ve en etkili şekilde başkasına anlatma zorunluluğu sırasında öğrenir ve anlar. Öğretmenler ders öğretme değil, dersin anlaşılmasını sağlamakla görevli olmalıdır.

-Ökkeş Emmin muhteşem bir yöntem. Zaten bir söz vardır. “Ben mesleğimi okulda değil, işe girdiğimde işte öğrendim” diye. 

-Niye işi işte öğreniyorsun. Çünkü mecbur kalıyorsun ve öğreniyorsun. “Anlamak suretiyle öğreniyorsun.”

-“Anlamak suretiyle öğrenmek.” Güzel bir söz.

-Oğlum Ahmet bir de “öğretimde papağan gibi tekrarlar olur, eğitimde ise ilim ve irfan olur.”

-Ökkeş Emmi “irfan” nedir?

-İrfan, kişinin varlık nedenini ve Dünya’daki asıl sorumluluklarını bilmesi, iyilik ve doğruluk yolunda yürümesi için içindeki duyduğu his ve düşünceler toplamıdır.ani daha kısa anlatımla irfan, “iman edip salih ameller işlenmesi ve toplumda hakkın ve sabrın tavsiye edilmesidir.” İrfan bozguncu olmamaktır ve ıslahçı olmaktır. İrfan tek başına olmaz tabi, yanında ilim de olmalıdır. İlim akıl ise, irfan izandır. Akıl ve izan dedikleri, ilim ve irfandır.

-Ökkeş Emmim, Allah senden razı olsun, ne güzel tespitler bunlar. Bakın terbiyesiz öğrenciler öğretmenlerine nasıl da saygısızlık yapıyorlar. “Halbuki öğretmen, saygıya en fazla layık kişi değil midir?”

-“Aynen öyledir de, öğretmen mi kaldı, öğrenci mi kaldı?” Bir de eskiden öğretmen değil, muallim denirdi. Osmanlı’daki muallimler gerek bize. 

-“Muallim, Muallim”, muhteşem bir kelime. Ökkeş Emmim sen bir Muallim’sin.

-Teşekkürler Oğlum Ahmet. Bak Ahmet, çocuklarımıza ve gençlerimize öğretim dedikleri bilgi ve teknolojik hususları elbette öğretelim. Ancak önceliğimiz bu olmasın, önceliğimiz çocuklarımızın ve gençlerimizin irfan sahibi, şuurlu, vatanına ve milletine bağlı fertler olmalarını sağlamak noktasında belirlenmelidir. Bir çocuğun uzayın ta en uç noktasına, gezegenlerin yapısına, galaksilerin sıralanışına dair bilgiler öğretip de eğer o çocuğa kendi iç dünyasına dair hiçbir şeyin eğitimini vermiyorsak, yapılan çaba boşadır. Mevlana ne diyor bir dinleyin; “Gayret atını yıldızlara sürdün de, kendisine meleklerin secde ettiği Âdem Peygamber’i bilmedin. Oldu mu şimdi!” Âdem denildiğinde de uzağa gitme. Âdem sensin sen ey İnsanoğlu!”

-Bir eğitim sistemi, çocuklara ve gençlere her şey öğretiyor da “kendisini bilmesini öğretmiyorsa” bomboş bir eğitim sistemidir. Öyle bir eğitim sistemini alıp da çöpe atın.

-Aynen öyle Oğlum Ahmet aynen öyle. “Kişinin kendi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.”

(Ökkeş Emmi ile sohbetlerimize ve eğitimimizi kim nasıl bitirdi sorusunun cevaplarını almaya devam edeceğiz.)
 

Yazarın Diğer Yazıları