İhracat denilince aklımıza hemen üretilen malın yurtdışına satılması geliyor. Fakat çoğu zaman göz ardı ettiğimiz ya da arka planda kalan çok önemli bir gerçek var: Lojistik. Hiçbir ürün sihirli bir şekilde başka bir ülkeye ışınlanmıyor. Fiziken bir yerden başka bir yere nakledilmesi gerekiyor. İşte tam da bu noktada, lojistik süreci devreye giriyor.
Bu noktada önce nakliye ve lojistik arasındaki ayrımı yapmakta fayda var:
Nakliye, ürünlerin bir noktadan başka bir noktaya fiziksel olarak taşınması işlemidir. Bu taşıma işlemi genellikle Karayolu, Havayolu, Denizyolu, Demiryolu ulaşım modlarıyla yapılır
Lojistik, sadece taşımayı değil; ürün veya hizmetin doğru zamanda, doğru miktarda, doğru yere ve en uygun maliyetle ulaştırılması için gereken tüm süreçleri kapsar. Bu süreçler depolama, paketleme, gümrük işlemleri, envanter yönetimi, sipariş takibi, dağıtım planlanması, tedarik zinciri yönetimidir.
Kısaca lojistik, üretimden müşteriye kadar uzanan tüm sürecin beyni ve omurgasıdır.
İhracatın sadece ürün üretip yurtdışına satmaktan ibaret olmadığını görmek için bu farkı iyi anlamak gerekir. Uygun bir lojistik planlaması yapılmadığında, ürün zamanında teslim edilemez, nakliye maliyetleri kontrolsüz şekilde artar ve müşteri memnuniyeti ciddi zarar görür. Özellikle uluslararası rekabetin böylesine yoğun olduğu bir dönemde, lojistik yönetimindeki başarısızlık doğrudan ihracat performansını olumsuz etkiler.
Lojistik, yalnızca bir ürünün kamyona yüklenip limana götürülmesinden ibaret değildir. çok katmanlı ve teknik bir süreçtir. Aynı zamanda ihracatın en önemli maliyet kalemlerinden birini oluşturur. Uygun bir lojistik planlaması yapılmadığı takdirde, ürün zamanında teslim edilemez, maliyetler beklenmedik şekilde artar ve müşteri memnuniyeti ciddi şekilde zarar görür.
Bu sebeple, ihracat yapmak isteyen herkesin yalnızca ürün kalitesine veya hedef pazara odaklanması yetmez. Aynı zamanda lojistik alanında da bilgi sahibi olması gerekir. Çünkü iyi bir lojistik yönetimi, rekabet gücünü artırır, maliyetleri düşürür ve süreci çok daha verimli hale getirir.
Bugün dünyanın önde gelen ihracatçılarına baktığımızda, onların lojistik altyapılarını nasıl güçlü kurduklarını, tedarik zinciri yönetimine ne kadar önem verdiklerini çok net görebiliriz. Bu ülkeler, yalnızca üretim kaliteleriyle değil, aynı zamanda tedarik zinciri yönetimi ve lojistik kabiliyetleriyle de fark yaratıyor.
Türkiye, Avrupa, Asya, Afrika ve Orta Doğu'nun kesişim noktasında yer alarak küresel ticaretin en önemli geçiş koridorlarından biri üzerinde bulunmaktadır. Bu stratejik konumu sayesinde ülkemiz, doğu-batı ile kuzey-güney ticaret yolları arasında doğal bir köprü ve transit geçiş noktası işlevi görmektedir.
Sadece coğrafi avantajıyla değil, aynı zamanda birçok büyük pazara erişim imkânı sunmasıyla da Türkiye, lojistik açısından ciddi bir potansiyele sahiptir. Bugün Türkiye'den 4 saatlik uçuş mesafesi içinde yaklaşık 1,4 milyar insanın yaşadığı, toplam 8,6 trilyon dolarlık ticaret hacmine sahip 67 ülkeye ulaşmak mümkündür. Bu durum, Türkiye’yi küresel ölçekte benzersiz bir lojistik merkez haline getirmektedir.
Lojistik ve taşımacılık sektörü, hem mal hem de hizmet ihracatımıza doğrudan katkı sağlamaktadır. Türkiye, yaklaşık 100 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne ulaşan lojistik sektörüyle, küresel lojistik ihracatından %2,5 pay almakta ve dünyada 11. sırada yer alarak, dış ticarette lokomotif bir rol üstlendiğini göstermektedir.
Kısacası, Türkiye lojistikte yalnızca bir geçiş noktası değil, bölgesel bir üs olma yolunda güçlü adımlar atmaktadır. Bu potansiyelin daha da ileri taşınması, hem ihracat performansımıza hem de ekonomik büyümeye önemli katkılar sağlayacaktır.