Şule Kirişci

Giyilebilir teknolojiler kolaylık mı?

Şule Kirişci

Teknoloji, her geçen gün hayatımızın daha da içinde… Artık yalnızca cebimizde taşıdığımız akıllı telefonlarla değil; bileğimizde, gözümüzde, hatta ayağımızda kullandığımız cihazlar Giyilebilir Teknoloji adıyla hayatımıza dahil oldu. Kısaca tanımlamak gerekirse, hayatı kolaylaştıran teknolojik araçların, kıyafetlerimize veya aksesuarlarımıza entegre edilerek kullanılabilir hale gelmesidir.

Bu cihazlar genellikle Wi-Fi, Bluetooth veya mobil internet bağlantısı yoluyla akıllı telefonlarla senkronize çalışır. Kullanıcı hareketlerini, konumlarını, fiziksel ve ruhsal sağlık durumlarını, hatta günlük rutinlerini sensörler aracılığıyla veri haline getirerek analiz ediyor.

Artık teknoloji, üzerimizde… Giyilebilir teknolojiler, kullanıcılarına hem konfor hem de bilgi sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda yaşam kalitesini artırmayı da vaat ediyor.

Giyilebilir teknolojiler çok yeni bir kavram değil. 11. yüzyılda icat edilen gözlük, aslında teknolojinin ilk giyilebilir ürünü olarak kabul edilebilir. Yine 16. yüzyılda cep saatleri, 17. yüzyılda ise yüzük şeklindeki abaküsler bu alandaki diğer öncülerdendir.

Giyilebilir teknolojiler günümüzde akıllı saatler, akıllı gözlükler, kablosuz kulaklıklar, spor bantları, akıllı çoraplar ve daha niceleri ile karşımıza çıkıyor. Ancak bu alandaki gelişmeler yalnızca bunlarla sınırlı değil. Kalp ritmimizi ölçen tişörtlerden, vücut sıcaklığımıza göre kendini ayarlayan montlara kadar, pek çok ürün artık teknolojiyle donatılmış durumda.

Ancak bu cihazları asıl vazgeçilmez kılan, günlük hayatımıza sağladığı pratik kolaylıklar.

Adımlarınızı ve yaktığınız kalorileri sayabiliyor, nabzınızı ve uyku düzeninizi anlık olarak takip edebiliyor, hatta bu verileri doğrudan doktorunuzla paylaşabiliyorsunuz. Kısacası, yaşam kalitenizi artırmak için sizi sürekli izleyen ve yönlendiren kişisel bir asistan gibi çalışıyorlar.

Üstelik vücuda entegre edilebildikleri için gün boyu, hareket halindeyken bile rahatça kullanılabiliyorlar. Sabah yürüyüşünüzde kalp ritminizi kontrol ederken aynı anda gelen mesajları okuyabilir, spor yaparken favori şarkılarınızı dinleyebilir, hatta mutfakta yemek pişirirken bile kablosuz kulaklığınızla gelen bir aramayı tek bir sesli komutla cevaplayabilirsiniz.

Tüm bunlar, giyilebilir teknolojilerin yalnızca bir “cihaz” olmanın ötesine geçtiğini; yaşam tarzımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini açıkça gösteriyor.

Bu teknolojilerin üretiminde kullanılan iletken iplikler, kumaşlar ve özel bantlar sayesinde, artık teknoloji sadece sert, metal bir cihaz olmaktan çıkıp, adeta bir “giysi”ye dönüşüyor. Bu da kullanıcı konforunu en üst seviyeye çıkarıyor.

Bu alandaki büyüme yalnızca teknolojik değil, ekonomik açıdan da büyük boyutlara ulaşıyor.

Giyilebilir teknolojilerin küresel pazar büyüklüğü, geçtiğimiz yıl bir önceki yıla göre %20,4 artarak 154,8 milyar dolara ulaştı. Uzmanlar, bu pazarın 2029 yılına kadar 548 milyar dolara çıkacağını öngörüyor. Bu da demek oluyor ki, önümüzdeki birkaç yıl içinde her alanda bu ürünlerle daha fazla iç içe olacağız.

Türkiye’de de tablo umut verici. Geçen yıl itibarıyla Türkiye'deki giyilebilir teknoloji pazarı 2,5 milyar dolar seviyesindeydi. Bu, küresel pazarın %1,6’sına denk geliyor. Ancak büyüme potansiyeli oldukça yüksek. Türkiye pazarının 2029 yılına kadar 8,7 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Bu rakamlar, giyilebilir teknolojilerin yalnızca bir trend olmadığını, kalıcı ve büyüyen bir sektör olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu büyümenin sadece bireysel kullanımı değil, sağlık, eğitim, spor ve güvenlik gibi pek çok alanı dönüştürmesi bekleniyor.

Gelecekte bizleri daha neler bekliyor bilinmez, ancak bir gerçek var ki: Teknoloji artık sadece cebimizde değil, üzerimizde. Giyilebilir teknolojiler, hayatı kolaylaştırmakla kalmıyor; bizi daha sağlıklı, daha hızlı ve daha bağlantılı bir yaşama taşıyor.

Teknoloji artık bizimle birlikte yürüyor, koşuyor, hatta nefes alıyor...
 

Yazarın Diğer Yazıları