Ekonomi uzun yıllar büyüme odaklı anlatıldı. Üretim arttıkça refah artar, tüketim yükseldikçe işsizlik azalır…
Basit, net ve güven verici bir mantık.
Bugün geldiğimiz noktada ise büyüme ile refah arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor.
Veri artıyor, piyasalar hızlanıyor, ama bireyler aynı hızda kazanamıyor.
Tüketim hızı Artıyor, dayanıklılık azalıyor
Modern üretim anlayışı artık dayanıklılıktan çok yeniliğe odaklanıyor.
Cep telefonları birkaç yılda performans kaybediyor, beyaz eşyalar eskisi kadar uzun ömürlü değil, giysiler ilk yıkamada formunu kaybediyor. Tamir etmek çoğu zaman yeni ürün almak kadar maliyetli hâle geldi.
Bu tablo, sadece bireylerin cebini etkilemekle kalmıyor.
Tüketim hızlandıkça; hammadde talebi artıyor, üretim maliyetleri yükseliyor, atık miktarı çoğalıyor, marka güveni hızla tüketiliyor.
Ekonomi büyüyor gibi görünüyor, ama bu büyüme sürdürülebilir mi, yoksa yalnızca hızlı tüketimle mi sağlanıyor?
Piyasada rekabet arttıkça, şirketler sadece yeni kullanıcı kazanmayı değil, mevcut kullanıcıyı hızlı yenilemeye yönlendirmeyi hedefliyor.
Bunu nasıl yapıyorlar?
Daha dayanıklı olabilecek ürünleri sınırlı ömürle üretmek, yeni model daha iyi algısını sürekli canlı tutmak, kullanıcıda performans kaygısı ve geride kalma korkusu yaratmak, tamir yerine değişimi teşvik eden sistemler kurmak.
Kısa vadede şirketler kazanıyor, ama uzun vadede tüketicinin güveni hızla eriyor.
Bu, sadece bireysel bir sorun değil; ekonominin sürdürülebilirliği açısından kritik bir kırılma noktası.
Günümüzün ekonomik modeli, hızlı tüketim ve sürekli yenilik üzerine kurulu… Oysa artık tüketici tarafında güçlü bir talep yükseliyor, daha uzun ömürlü ve tamir edilebilir ürünler..
Bu talep, ekonomi için de bir sinyal niteliğinde…
Büyümenin, sadece hızla tüketimle değil, değer üreterek ve güven inşa ederek sağlanması gerekiyor. Kısa vadeli kazanç uğruna hızlanan döngüler, kaynakları zorluyor ve yaşam kalitesini düşürüyor. Sürdürülebilir bir ekonomi, yavaş ama sağlam bir güven üzerine kurulmalı.
Şirketler ve tüketiciler arasında güven ve dayanıklılık yeniden kurulmazsa, büyüme kısa vadeli bir illüzyona dönüşebilir.
Asıl soru: Büyüme mi, yoksa hızlı tüketim mi uzun vadede ekonomiyi ayakta tutacak?