"Kudüs bizim kırmızıçizgimizdir." Bu cümle, yüreklerde heyecan, dillerde gururla dolaşır.
Peki, nedir bu "kırmızıçizgi"?
Basitçe: Artık geri dönüşü olmayan, kesinlikle geçilmesine izin verilmeyecek, aşıldığında ciddi ve fiili sonuçlar doğuracak olan sınırdır.
Bir uyarı çizgisidir, bir "ölüm çizgisi"dir. Aşılırsa, sadece sözler değil, somut adımlar atılacağının taahhüdüdür.
Ancak, sürekli çizilip durulan, üzerinden defalarca geçilmesine rağmen bir türlü "ölüm"ü gerçekleşmeyen, sadece retorikte kalan bir çizgi, maalesef anlamını ve caydırıcılığını yitirir.
İşte Kudüs ve Mescid-i Aksa söz konusu olduğunda, bu kırmızı çizgi çoktan kan kırmızısına boyanmış, üzerinden tanklarla, bombalarla defalarca geçilmiştir.
Ve tam bu acı gerçekle yüzleşmeye çalışırken, İspanya'dan çarpıcı bir haber geliyor: İsrail'in Filistin halkına reva gördüğü zulmü açıkça ifşa ediyor ve vicdanını harekete geçiriyor.
Daha da önemlisi, havadan 12 ton yardım paketini Gazze'ye, mazlumların imdadına ulaştırıyor!
Düşünün: Coğrafi olarak uzak, tarihi bağları bizim kadar derin olmayan, nüfusunun çoğunluğu Müslüman bile olmayan bir ülke, somut bir insani adım atıyor.
Bu, sadece yardım değil, aynı zamanda güçlü bir siyasi ve ahlaki mesajdır.
Peki, ey Ümmet-i Muhammed! Biz ne yapıyoruz?
Mehmet Akif İnan, o unutulmaz "Mescid-i Aksa" şiirinde ne diyordu?
"Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde,
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.
Varıp eşiğine alnımı koydum,
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu.
Gözlerim yollarda bekler dururum,
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses...
İlk kıblesi yeryüzünün, göklerin
İndiği yerdir yücelerden feres..
Kanayan bir yara gibi içimde,
Mescid-i Aksa, Mescid-i Aksa..
"Kanayan bir yara" evet! İşte o yara, her gün daha da derinleşiyor.
Kudüs'te, Gazze'de, Batı Şeria'da akan her damla mümin kanı, bizim emanetimize sahip çıkmadaki acziyetimizin utancını haykırıyor.
İspanya'nın 12 tonluk insani yardımı, biz Müslümanların “ortak sorumluluğumuzu” yüzümüze vuruyor. Bu, sadece devletlerin değil, her bir ferdin mesuliyetidir.
Kur'an-ı Kerim bize ne emrediyor?
"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz..." (Âl-i İmrân, 110)
İyiliği emretmek, zulme karşı durmayı da içerir. Men etmek ise sadece sözle değil, fiili ve mali destekle olur.
"...İyilik ve takvada (Allah'ın yasaklarından sakınmakta) birbirinizle yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın..." (Mâide, 2)
Filistin'deki kardeşlerimize yapılacak her türlü yardım, "iyilik ve takva" üzere yardımlaşmaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ne buyuruyor?
"Komşusu açken tok yatan (kâmil mümin) değildir." (Buhârî, Edeb 123) Bugün Filistin, İslam Ümmeti'nin komşusudur, hatta evladıdır. Onların açlığı, yaraları bize dokunmuyorsa, imanımızın kemalini sorgulamamız gerekmez mi?
"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmana) teslim etmez. Kim (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir..." (Buhârî, Mezâlim 3) Zulme seyirci kalmak, dolaylı rızadır. Yardım etmek ise farzdır.
Peki, ne yapmalıyız?
1. Sesimizi Yükseltmek: Sessiz kalmak rızadır. Her platformda zulmü anlatmalı, diplomatik baskı oluşturulması için çalışmalıyız.
2. Yardım Eli Uzatmak: İspanya'nın yaptığı gibi, elimizden gelen her türlü mali ve insani yardımı seferber etmeliyiz. Güvenilir kuruluşlarla dayanışma içinde olmalıyız.
3. Ekonomik Duruş: Sömürüye ve zulme ortak olan şirketlere, ürünlere karşı bilinçli bir tüketici olmak, modern çağın boykotudur.
4. Dua Etmek: Ama sadece "Allah yardım etsin" deyip geçmeden, duayı eylemin bir parçası, Rabbimizden yardım talebi ve niyetimizin tazelenmesi olarak görmek.
5. Ümmet Bilincini Canlı Tutmak: Kudüs sadece Filistinlilerin değil, her Müslüman'ın meselesidir. Bu bilinci diri tutmak, nesillere aktarmak zorundayız.
Unutmayalım: İspanya'nın attığı o 12 tonluk yardım paketi, sadece gıda ve ilaç değil, aynı zamanda bize atılmış bir tokattır.
Bu tokadın şamarı altında, "kırmızıçizgimiz" diye haykırdığımız değerlerimiz için ne yaptığımızı bir kez daha düşünmeliyiz.
Kırmızıçizgi, üzerinden geçilmesine göz yumulan değil, aşıldığında canı pahasına dur diyenindir.
Eğer biz dur diyemiyorsak, o çizgi sadece kağıt üzerinde kalır ve nihayetinde o kağıt, bizim kefenimiz olur.
Artık sözün bittiği yerdeyiz. Eylemin, yardımın, direncin ve duanın zamanıdır.
Mescid-i Aksa'nın gözyaşlarını dindirecek olan, İspanya'nın uçakları değil, Ümmet'in yüreklerinden taşan merhamet ve ellerinden yükselen yardımlardır.
Haydi, kırmızıçizgimizi eylemle çizelim!