“Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” Bu söz, bir milletin kaderinin en karanlık gecesinde yeniden tecelli etti.
15 Temmuz 2016… Gökyüzünü parçalayarak üzerimize çöken o ihanet gecesi; ama aynı zamanda bir milletin kalbinden yükselen demokrasi nöbetiydi.
O gece, vatanın evlatları tankların önüne yüreklerini siper etti. Kurşunlara karşı iman, ihanete karşı akıl ve birlik duvarı ördüler. Millet, adeta yeniden doğdu.
15 Temmuz’da vatan birliği ve dirliği için canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kahraman gazilerimize acil şifalar diliyorum. Rabbim bizlere de o yiğitlere yakışır bir nesil olmayı nasip etsin.
15 Temmuz sonrasında devlet, milletin bağrına saplanmış FETÖ yapısından kurtulmak için haklı bir mücadele başlattı. Bu süreçte nice ihanet odakları deşifre edilip temizlendi. Ancak “Kurunun yanında yaş da yanar” misali, bazı masum insanlar da bu mücadelenin gölgesinde mağdur oldu.
Bu bilerek veya bilmeyerek mağdur olup, masumluğu belli olan insanlar Necip Fazıl‘ın dediği gibi “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!” kendi ülkelerin de garip haldedirler.
Ve unutmamalıyız ki; suçsuzlukları netleşen insanların hakları gecikmeden teslim edilmeli, mağduriyetler giderilmelidir.
Adaletin kılıcı, keskin olduğu kadar adil de olmalıdır. Çünkü “Adalet, geciktiğinde zulme dönüşür.” Haklı mücadeleye kara leke sürecek yanlışlara izin verilmemelidir.
Bir daha o karanlık geceleri yaşamamak için:
Aklımızı kiraya vermemeliyiz. Din, makam, unvan veya başka bir kisve… Hiçbirine sorgusuzca teslim olmamalıyız.
Liyakati unutmamalıyız. “İşe ehil olmayanı getirirsen, iş bilene zulüm edersin.”
Adalet terazisini diri tutmalıyız. Çıkar gruplarına ayrıcalık tanımak, vicdanı susturur, hakkı örseler. Her işimizde adalet, vicdan ve liyakat ölçüsünü kaybetmemeliyiz. “Adalet mülkün temelidir.” Bu söz sadece duvarlara yazılacak bir vecize değil, yaşayacağımız bir hayat düsturudur.
15 Temmuz’u unutmayacağız, unutturmayacağız. Ama en önemlisi, ders alacağız. Çünkü geçmişi unutanlar, geleceği karanlığa teslim eder.