Necati Karapınar

Aliya'nın mektubu, mavi kelebekler ve unutmanın yasak olduğu yer

Necati Karapınar

Saraybosna’nın 1200 gün süren kuşatması, yalnız bir şehrin değil, insanlığın vicdanının da sınandığı günlerdi.

Aliya İzzetbegović’in Türklere hitaben kaleme aldığı o mektup, bu sınavın tutanakları gibidir: Avrupa’nın “değerler” nutuklarına eşlik eden suskunluğu, BM’nin güvenli bölge ilan edip silahsızlandırdığı Srebrenitsa’da on binlerin göz göre göre kurban oluşu, ambargolarla Boşnakların elinin kolunun bağlanması… 
Hepsi birer cümle değil; her biri bir mezar taşıdır.

Çifte standardın adı: Avrupa

Aliya’nın tanıklığı açık: toplantılar çözüm değil, oyalamaydı; karar metinleri, katillere zaman kazandıran kılıflar. “Onlar için biz yoktuk.” cümlesi, 20. yüzyılın ortasında Avrupa’nın göbeğinde Müslüman bir halka reva görülenin özeti oldu. Silah ambargosu direnenin üstüne kapandı; “güvenli bölge”de silahlar toplanırken, Radko Mladić’in tankları “barış”ın kenarından şehre girdi.

Srebrenitsa: Cehennemin coğrafyaya düştüğü gün

Potocari’deki mavi bereliler uçakların havalanıp geri döndüğünü gördü; binlerce sivil, teslim tutanaklarının satır aralarına sıkıştırıldı. Tecavüz, infaz, toplu mezar… 
Aliya’nın “bize yapılan her şeyi affedebilirim ama kadınlarımıza ve çocuklarımıza yapılanları asla” sözü, sadece bir öfke değil; adaletin altın standardıdır.

Mavi kelebekler: Toprağın hafızası

Sonra doğa konuştu. “Onların mezarını biz bulamadık. Kelebekler buldu. Mavi kelebekler.” Toplu mezarların üzerinde filizlenen belirli bir bitkiye üşüşen kelebekler, kazmayı nereye vuracağımızı gösterdi. Bilimin soğukkanlı işaretleriyle, doğanın merhameti birleşti; topraktan binlerce şehit çıkarıldı ve Potocari’ye emanet edildi. Bu yüzden Bosna’da mavi bir kelebeğin kanat çırpışı, bir halkın sükûtla yükselen feryadıdır.

Türk kardeşliğine yazılmış not

Mektup, Türkiye’ye sadece minnet değil, sorumluluk da yüklüyor. Aliya’ya göre Çanakkale’de uğruna direnilen “insanlık sancağı” Bosna’da yeniden yere düşürülmemeliydi. Bu nedenle mektubun Türk okuruna mesajı nettir: Kardeşlik, duayla başlar; adaletle, hukukla, hatırlamayla devam eder. Unutma; çünkü unutmak tekrarın davetiyesidir.

Bugüne çağrı: Hafızayı koru, adaleti savun

Bosna’nın hikâyesi bir ülkenin değil, bir ilkenin hikâyesidir. “Hak, hukuk, hürriyet”i dillerinden düşürmeyenlerin, sahada masumları yalnız bırakmasının adı çifte standarttır. Bu yüzden Aliya’nın mektubu, tarih dersi kadar vatandaşlık görevidir:

Hafızayı diri tutmak: Mavi kelebekleri bir anma sembolü değil, adalet çağrısı olarak görmek.

Kardeşliğin gereğini yapmak: Mazlum kim olursa olsun, hukukun ve insan onurunun yanında durmak.

Siyasî ahlâkı talep etmek: Güvenli bölge vaat edenlerin, güveni katletmesine izin vermemek.

Bosna’da parkların çoğu şehitliktir; taşların gölgesi, kelebeklerin kanadında gezer. Aliya’nın mektubu bize şunu hatırlatır: Adalet, güçlülerin lütfu değil; mazlumun hakkıdır. Ve hak, ancak hatırlayanların omzunda taşınır. Mavi kelebek nereye konarsa, bizim dilimiz orada “unutma” demelidir.
 

Yazarın Diğer Yazıları