Uzun zamandır gökyüzüne bakıp aynı temenniyi fısıldıyorduk: “Ya Rabbi, kar yağsın…”
Dualarla beklenen kar nihayet Kahramanmaraş’ın üzerine sessizce düştü. Beyaz örtü sadece sokakları değil, aslında hepimizin unuttuğu bazı duyguları da kapladı. Bereketi, suyu, hayatı ve temizliği hatırlattı.
Ama ne yazık ki kar yağar yağmaz bazı sesler yükseldi.
Dün musluklardan su akmadı diye veryansın edenler, bugün “Yolum kapandı”, “Uçağım iptal oldu”, “İşe gidemedim”, “Zarar ettim” demeye başladı. Oysa bu şehrin gerçeğini bilen herkes şunu çok iyi bilir: Bu bir afet değil, nimettir. Kıymetini bilmek lazım.
Kahramanmaraş, 1 milyon 250 bini aşkın nüfusu olan, 11 ilçesi, 721 mahallesi bulunan büyük bir şehir. Binlerce kilometrelik yol ağına, sayısız ulaşım arterine sahip. Böyle bir coğrafyada kar yağışı elbette hayatı yavaşlatır. Ama hayatın biraz yavaşlaması, durup nefes almamız için bir fırsat değil midir?
Belki de uzun zamandır ilk kez koşuşturmacaya 24 saat ara vermenin tam zamanıdır.
Evde kalmanın, aileyle aynı sofraya oturmanın, çocuklarla oyun oynamanın, anne babanın halini hatırını sormanın… Kısacası birlikte olmanın kıymetini yeniden hatırlamanın.
Kar, toprağa düşen bir rahmettir.
Sadece barajları doldurmaz, sadece tarlaya su olmaz; insanın kalbine de ferahlık verir. En çok suya ihtiyacı olanların değil, aslında herkesin bu nimetin değerini iyi anlaması gerekir.
Kimse sözlerimi üzerine alınmasın. Bu bir sitem değil, bir hatırlatmadır.
Gökyüzünden yağan her beyaz tanede, biraz sabır, biraz şükür ve biraz da insan olmayı hatırlamak var.
Bugün sövecek zaman değil. Bugün şükredecek zaman.