• Haberler
  • Yaşam
  • Türkiye'de doğurganlık hızı 11 yıldır aralıksız düşüyor

Türkiye'de doğurganlık hızı 11 yıldır aralıksız düşüyor

Türkiye'nin nüfus artış hızının son yıllarda belirgin biçimde yavaşlaması, ülkenin demografik yapısında köklü ve kalıcı değişimlere yol açabileceği endişesini beraberinde getiriyor. Doğurganlık hızındaki gerilemenin uzun vadede sadece nüfus artışını yavaşlatmakla kalmayacağını savunan uzmanlar, iş gücünün azalması, sosyal güvenlik sistemine yük binmesi, sağlık ve bakım harcamalarının artması gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalınabileceğine dikkati çekiyor.

TÜİK'in yaptığı araştırmaya göre, "toplam doğurganlık hızı", 2001'de 2,38 çocukken 2014'ten itibaren aralıksız düşüş eğilimine girdi. Bu doğrultuda, 2014'te 2,19 olan sayı, 2015'te 2,16'ya, 2016'da 2,11'e, 2017'de 2,8'e ve 2018'de 2'ye kadar geriledi.

2018'den itibaren ise toplam doğurganlık hızı 2'li rakamların altında kaldı. Doğurganlık hızı, 2019'da 1,89'a, sonra sırasıyla 2020'de 1,77'ye, 2021'de 1,71'e, 2022'de 1,63'e, 2023'te 1,51'e ve son olarak 2024'te 1,48'e düştü. Bu durum, nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1'in altında kaldığını gösterdi.

Uzmanlar, bu eğilimin devam etmesi halinde Türkiye'nin, AB ortalamasının da altına düşebileceği uyarısında bulunuyor. Türkiye'nin yaşadığı bu dönüşümü değerlendiren TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan Metin, doğurganlık hızı oranının 1,4'e düşmesiyle "yüksek alarm" seviyesine gelindiğini söyledi.

Metin, Türkiye'nin geçen yıl itibarıyla "çok yaşlı ülkeler" sınıfına dahil olduğunun altını çizerek, gelecek 25 yılda yaşlı nüfus oranının yüzde 25'in üzerine çıkabileceğini kaydetti.

Türkiye, 1990'lı yıllarda 20 yaşındaki genç gibiydi

Yaşanan bu düşüşe paralel olarak ortalama yaşın hızla arttığına dikkati çeken Metin, "Türkiye, 1990'lı yıllarda 20 yaşındaki genç gibiydi. Doğurganlıktaki düşüş bu şekilde devam ederse yaklaşık 40 yıl içerisinde ortanca yaşımız 45'in üzerine çıkabilir. 45 yaşındaki Türkiye'nin enerjisiyle, 1990'lı yıllarda 20-25'li yaşlarda olan Türkiye'nin enerjisi bir olmayacak." ifadelerini kullandı.

Mevcut durumda çok ciddi nüfus krizinin yaşandığını kaydeden Metin, doğurganlık hızındaki düşüşlerin 10 yıl daha devam etmesi durumunda, geri dönüşü olmayan bir yola girileceğine dikkat çekti.
Yaşlı nüfus oranının artmasının sosyoekonomik sorunları da beraberinde getirebileceğini aktaran Metin, sosyal güvenlik sisteminin mevcut haliyle devam edemeyeceğini söyledi.

Şu anda Türkiye gittikçe yaşlanan bir ülke

Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin de ülkede yaşanan nüfus krizinin yeni olmadığını, son 20 yıldır devam ettiğini söyledi.

Cumhuriyet'in ilan edilmesinden sonra devlet politikalarıyla nüfusun artırılmak istendiğini anımsatan Şahin, "Atatürk'ün 100 milyonluk Türkiye hayali var. Bunlar hatıratlarda mevcut. 1930'da çıkan Hıfzıssıhha Kanunu'nun bir maddesiyle 6 ve daha fazla çocuğu olan annelere madalya verildi, maddi yardımda bulunuldu. Ayrıca keyfi düşükler yasaklandı. Dolayısıyla biraz başarı elde edildi." dedi.

Şahin, 1950'lerin sonlarına doğru nüfusu düşürmek için gazeteler öncülüğünde kampanyalar başlatıldığını vurgulayarak, "Bu kampanyaya dışarıdan vakıflar ve dernekler de müdahil oldu. Türkiye'nin nüfusunun planlanmasına yönelik çalışmaları oldu. 1963'te Sağlık Bakanlığına bir rapor hazırlandı, 2 sene sonra Nüfus Planlaması Kanunu çıkartıldı. Türkiye nüfusunu azaltmak için bütün imkanlar kullanıldı." diye konuştu.

Bakmadan Geçme

Gazetecin - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!