Mahir Ünal'dan Nobel Barış Ödülü eleştirisi
AK Parti MKYK Üyesi Mahir Ünal, Nobel Barış Ödülü'nün politik arka planına dikkat çekerek, uluslararası ödül törenlerinin artık barış veya insanlık değerleri değil, küresel güç dengelerini şekillendirme araçları haline geldiğini söyledi.
Ünal, yaptığı değerlendirmede, “Uluslararası ödül törenleri, ülkelerin yönünü tayin edecek aktörleri meşrulaştırmanın ve sahneye çıkarmanın en etkili araçlarından biridir. Bu törenler birer ‘itibar platformu’ gibi görünseler de, çoğu zaman görünmeyen bir jeopolitik mesajın taşıyıcısıdır.” ifadelerini kullandı.
AK Parti MKYK Üyesi Mahir Ünal, "Uluslararası ödül törenleri, ülkelerin yönünü tayin edecek aktörleri meşrulaştırmanın ve sahneye çıkarmanın en etkili araçlarından biridir. Bu törenler birer “itibar platformu” gibi görünseler de, çoğu zaman görünmeyen bir jeopolitik mesajın taşıyıcısıdır.
Nobel Barış Ödülü, bu anlamda küresel hegemonyanın en itibarlı aygıtlarından biri olarak öne çıkar. Barış adına verilen bu ödül, çoğu kez bir siyasi ittifakın, diplomatik bir mesajın veya küresel güç dengelerine gönderilen ince bir sinyalin ifadesidir. Kimi zaman bir lideri meşrulaştırır, kimi zaman bir ekseni parlatır, kimi zaman da “ortak düşman” tanımını yeniden üretir.
Tıpkı bugün Venezuela muhalefet lideri Maria Corina Machado örneğinde olduğu gibi… Machado’nun partisi Vente Venezuela, 2020 yılında İsrail’in Likud Partisi ile bir işbirliği paktı imzalamıştı.
Machado o gün şu cümleleri kuruyordu:
“Venezuela’nın mücadelesi İsrail’in mücadelesidir.”
“Özgürlüğün gerçek müttefiki İsrail’dir.”
Ve Büyükelçiliği Kudüs’e taşıma sözü veriyordu.
Bu söylemler sadece iç politika mesajları değildir; küresel sistemin kime yatırım yaptığına, kimin üzerinden hangi söylemi güçlendirdiğine dair açık bir göstergedir. Machado’nun bugün Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirilmesi, bölgesel bir liderin küresel bir aktöre dönüştürülmesi sürecinin bir parçasıdır.
Fakat küresel hegemonyanın bu siyonist aklı, Gazze’de hiç inanmadığı ve çoktan yok olduğunu sandığı insanlık onuruna çarptı. Devasa propaganda makinelerinin uzun yıllardır ürettiği “tasarlanmış gerçeklik” bu çarpışmayla birlikte çatladı, döküldü, tuzla buz oldu.
Dünya, bir kez daha hakikatin, en parlak propagandaları susturabildiği o sert duvarla yüzleşti.
Ve bu kez hakikat, enkaz altındaki bir çocuğun sessizliğinde, yanan bir zeytin ağacının gövdesinde, direnen bir halkın sabrında konuştu." Dedi.
Bakmadan Geçme