İSO ve SAHA İstanbul işbirliğiyle 7. Savunma Sanayii Buluşmaları düzenlendi
İstanbul Sanayi Odası (İSO) ve SAHA İstanbul tarafından Türkiye savunma sanayisinin milli ve yerli yapısına katkı sunmak amacıyla 7'nci kez düzenlenen Savunma Sanayii Buluşmaları İstanbul'da sektörü bir araya getirdi.
"Tedarik Zinciri ve Sürdürülebilirlik" konularını ele alan bu yılki zirvenin açılışı Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet, SAHA İstanbul Başkan Yardımcısı ve ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkinci, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, İstanbul Valisi Davut Gül ve sektör temsilcilerinin katılımıyla yapıldı.
Zirvenin açılışında konuşan Milli Savunma Bakan Yardımcısı Heybet, mevcut dönemde yaşanan gerginlik ve çatışmalar ile jeopolitik konjonktürün, savunma sanayisinde güçlü olmanın ve bağımsız hareket edebilmenin ne denli hayati olduğunu gösterdiğini söyledi.
Savunma sanayisinin her geçen gün daha ileriye taşınarak büyük ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda stratejik adımlar attıklarını dile getiren Heybet, "Türkiye Yüzyılı" vizyonu çerçevesinde savunma ve teknoloji ekosistemini etkin ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaya yönelik belirlenen politikaları da güçlü ve kararlı bir şekilde uyguladıklarını vurguladı.
Heybet, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye artık hava, kara ve deniz platformlarında özgün ve yerli sistemleri geliştirerek savunma sanayinde mümtaz yerini almıştır. İnsansız hava araçları, Bayraktar TB2, AKINCI ve ANKA gibi İHA ve SİHA sistemleri yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonel kabiliyetlerini artırmakla kalmamış, aynı zamanda küresel ölçekte oyun değiştirici platformlar haline gelmiştir. Yine KAAN'ımız, HÜRJET'imiz ve KIZILELMA'mız savunma sanayimizin yeni gözbebekleri olarak ulaştığımız etkinliğin en somut örnekleridir."
MİLGEM aynı zamanda ihracat potansiyeli yüksek bir marka haline gelmiştir
Milli Savunma Bakan Yardımcısı Heybet, savunma sanayisinin hava savunma alanındaki KORKUT, HİSAR-A, HİSAR-O ve SİPER gibi sistemlerle katmanlı ve yerli hava savunma mimarisi oluşturulduğunu belirtti.
Heybet, deniz platformlarında ise MİLGEM projesi kapsamında geliştirilen korvet ve fırkateynlerin Türkiye'nin milli gemi inşa kabiliyetini ileri bir seviyeye taşıdığını ifade ederek, "Özellikle belirtmeliyim ki bu projeler, radar, silah sistemleri, savaş yönetim sistemleri ve platform alt bileşenleri ile birlikte savunma sanayinde derinleşmiş bir tedarik ekosisteminin ürünü olarak hayata geçirilmektedir. Bugün MİLGEM aynı zamanda ihracat potansiyeli yüksek bir marka haline gelmiştir." diye konuştu.
Mühimmat ve füze sistemleri alanında da akıllı mühimmatlar, lazer güdümlü füzeler ve hassas vuruş kabiliyeti sağlayan sistemlerin yerli imkanlarla geliştirildiğine dikkati çeken Heybet, bu alanda dışa bağımlılığın önemli ölçüde azaldığını bildirdi.
Heybet, mevcut dönemde yaşanan gelişmelerin savunma sanayisinin sadece askeri bir güç unsuru değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişim için bir kaldıraç görevi gören stratejik bir sektör olduğunu bir kez daha gösterdiğini vurguladı.
Türkiye'nin bu bilinçle hareket ettiğini söyleyen Heybet, şöyle konuştu: "Türkiye, ileri teknolojilerin kullanıldığı savunma sanayi alanındaki yatırımları ile kendi güvenlik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp uluslararası pazarda da söz sahibi bir ülke konumuna ulaşmış, ekonomik kalkınmamızda lokomotif olacak bir sektöre damgasını vurmuştur. Elbette ki geldiğimiz seviyenin çok daha ilerisine çıkma mecburiyetindeyiz. Bunun için ülkemizin bilimsel ve teknolojik altyapısının geliştirilmesi, ürünlerimizin sürekli modernize edilmesi, geleceğin sistemleri öngörülerek çalışmalara başlanması, aynı şekilde nitelikli iş gücümüzün artırılmasına ilişkin politikalar oluşturuyoruz."
Savunma sanayisinin katma değeri yüksek üretimi ekonomik kalkınma için önemli fırsatlar sunuyor
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan da ilkini 2017'de düzenledikleri Savunma Sanayii Buluşmaları'nın her yıl daha da gelişerek ve kapsamını artırarak bugün artık sektörün geleneksel bir buluşma noktası haline geldiğini görmekten büyük memnuniyet duyduklarını dile getirdi.
Bahçıvan, savunma sanayisinin gelişiminin yalnızca Türkiye'nin savunma kapasitesini artırmakla kalmadığını, aynı zamanda stratejik gücünü de pekiştirdiğini belirtti. Kendi savunma sanayisine sahip olmanın önemine işaret eden Bahçıvan, bunun ülkelerin dışa bağımlılığını ortadan kaldırdığını, aynı zamanda küresel arenada daha güçlü bir oyuncu olmasını sağladığını ifade etti.
Bahçıvan, savunma sanayisi sektörünün katma değeri yüksek üretimi artırarak ekonomik kalkınma için de önemli fırsatlar sunduğunu belirterek şunları söyledi: "Bu sektöre yapılan yatırımlar ve artan başarılar yerli sanayimizin gelişimine, yenilikçi çözümlerin ortaya çıkmasına ve nitelikli iş gücünün yetişmesine büyük katkılar yapıyor. Savunma sanayinin yüksek teknoloji, mühendislik ve inovasyon gereksinimleri, otomotivden elektroniğe, yazılımdan ileri mühendislik alanlarına kadar geniş bir yelpazede yerli üretim kapasitesini güçlendiriyor. Bu gelişmeler, aynı zamanda bu teknolojilerin sivil sektörlerimize de uygulanabilir hale gelmesini sağlayarak tüm sanayi alanlarına pozitif etki yaratıyor. Son yıllarda, yerli ve milli üretim kapasitemizin artırılması, ülkemizin savunma sanayisinde attığı en önemli adımlardan birisi olmuştur. Bu adım, yalnızca savunma sanayisini değil, tüm sanayi sektörlerimizi doğrudan etkilemiş ve Türkiye'nin küresel ekonomik konumunu da güçlendirmiştir."
Türk savunma sanayisi giderek olgunlaşan ekosistemiyle öne çıkan ülkelerden biri
Erdal Bahçıvan, küresel ölçekte savunma harcamalarının hızla arttığı yeni bir döneme girildiğine dikkati çekerek, güvenliğin artık vazgeçilmez bir öncelik haline geldiğini ifade etti.
Bahçıvan, yeni küresel tabloda ülkelerin yalnızca daha fazla kaynak ayırmakla kalmadığını, aynı zamanda tedarik zincirlerini de çeşitlendirdiğini belirterek şunları kaydetti: "Teknolojik açıdan güvenilir, hızlı ve maliyet-etkin üreticiler arıyor. Türk savunma sanayisi yüksek yerlilik oranı, güçlü mühendislik altyapısı ve giderek olgunlaşan ekosistemiyle bu arayışta öne çıkan ülkelerden biri haline gelmiş durumda. Artan küresel savunma bütçeleri, Türk savunma sanayisi için ihracatı büyütme, yeni pazarlara açılma ve teknoloji ortaklıklarını derinleştirme açısından da bir fırsat penceresi sunuyor. Böylesine hızlı büyüyen ve karmaşıklaşan küresel savunma ortamında rekabet, artık yalnızca bütçe büyüklükleriyle değil, yapay zeka, otonom sistemler, ileri malzemeler ve siber güvenlik gibi yüksek teknolojilere ne kadar hakim olduğunuza da bakıyor. Bu yeni dengeler içinde Türkiye olarak yarışın gerisinde kalma lüksümüz yok. Unutmamalıyız ki fırsatları kalıcı avantaja dönüştürebilmenin yolu AR-GE ve inovasyon yatırımlarını hızlandırmaktan, nitelikli insan kaynağını güçlendirmekten ve yenilikçi fikirlerin hızla ürüne dönüşebileceği çevik bir sanayi ekosistemi kurmaktan geçiyor."
Türk savunma sanayisinin son yıllarda ortaya koyduğu performansla bu dönüşümün mümkün olduğunu somut biçimde ortaya koyduğunu dile getiren Bahçıvan, sergilenen bu ilerlemenin yalnızca sektörün değil, Türkiye'nin gurur duyduğu bir başarı ve dönüşüm yolculuğu olduğunu vurguladı.
Bahçıvan, savunma sanayisi sektöründe önemli bir uluslararası çalışma olan "2025 yılı Top 100 Savunma Sanayisi Firmaları" listesinde bu yıl Türkiye'den 5 firmanın yer aldığını kaydederek, sektördeki tüm bu başarıların yalnızca birer istatistik değil, Türkiye'nin güçlü yarınının teminatı olduğunu sözlerine ekledi.
Zirve, Türkiye'nin önde gelen savunma sanayisi şirketleri ile tedarikçi firmalar arasında ikili görüşmelerin ardından sona erecek.
Bakmadan Geçme