Dışişleri Bakanı Fidan, 'Saygın ve lider bir Türkiye inşa ediyoruz'
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Barış, İstikrar ve Refah Üreten Dış Politika temasıyla Ankara'da bir otelde düzenlenen 16'ncı Büyükelçiler Konferansının açılışında konuştu.
Büyükelçilerle bir araya gelmenin, merkezdeki vizyon ve iradenin sahadaki tecrübeyle bütünleşerek ortak aklı ortaya koyduğu bir zemin oluşturduğunu belirten Fidan, konferansın düşünmeye ve büyük resme odaklanmaya imkan tanıdığını vurguladı.
Çağın öngörülemez yapısı diplomatların rolünü hayati kılıyor
Fidan, konferansın bu yılki temasının edilgenliği reddeden, uluslararası sistemin açıklarını kapatmaya talip, düzen kurucu dış politika anlayışının bir yansıması olduğunu belirterek, 'Uluslararası sistemin tıkandığı ve çözüm mekanizmalarının felç olduğu bu ortamda, barışı, istikrarı ve refahı diplomatik araçlarımızla bizzat biz inşa etmek zorundayız.' ifadelerini kullandı.
Fidan, iletişim teknolojilerinin hızlandığı bir çağda klasik diplomata ve diplomasiye hala ihtiyaç olup olmadığının tartışıldığını hatırlatarak, çağın belirsiz ve öngörülemez yapısının diplomatların rolünü hiç olmadığı kadar 'hayati' kıldığını vurguladı.
Enformasyon ile nitelikli bilgi arasındaki farkın derinleştiğini aktaran Fidan, bilgi kirliliğinin içinden milli menfaatleri ilgilendiren nitelikli bilgiyi tespit ederek stratejik analiz yapmanın hayati hale geldiğini söyledi. Fidan, dış misyonların bulunduğu başkentlerde 'ne konuşulduğunu değil, ne kastedildiğini' yetenekli diplomatların anlayabileceğine işaret etti.
Dış politikadaki olağanüstü gündem çeşitliliği nedeniyle diplomatların rolünün her zamankinden daha hayati olduğunu yineleyen Fidan, diplomatik kariyer memurlarının arabuluculuktan kriz yönetimine kadar geniş bir yelpazede görevlerini icra ettiğini hatırlattı.
Saygın ve lider bir Türkiye inşa ediyoruz
Türkiye eksenli, bağımsız ve milli bir vizyonun esas olduğunu vurgulayan Fidan, şöyle devam etti: '360 derece perspektifiyle yürüttüğümüz dış politikamız, işte bu güçlü vizyonun hem mimarı hem de taşıyıcısıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizlere istikametini çizdiği, Türkiye Yüzyılı hedefiyle yakın coğrafyasında güvenlik ve refah üreten, bölgesel ve küresel düzeyde düzen kurucu rolünü pekiştiren, uluslararası ticarette pazar payını ve rekabetçiliğini artırmış ve uluslararası sisteme kendi özgün siyasi ve kültürel katkısını sunabilen, saygın ve lider bir Türkiye inşa ediyoruz.'
Fidan, güçlü Türkiye vizyonunu Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde somut icraata dönüştürmek için çabaladıklarının altını çizerek, 'Bugün Orta Doğu'dan Balkanlar'a, Afrika'dan Orta Asya'ya Türkiye'nin tutumunun kurulan denklemlerde dikkate alınması, bir Türkiye Vizyonu'ndan bahsedilmesi tesadüf değildir. Bu, gece gündüz demeden sebatla çalışan Hariciye teşkilatımızın ve arkanızdaki güçlü siyasi iradenin eseridir.' şeklinde konuştu.
Türk diplomasisinin zaman ve mesafe tanımayacağını dile getiren Fidan, uluslararası düzenle, bölgesel krizlerle ve insanlığın geleceğiyle ilgili her konuda Türkiye'nin her zaman söyleyecek özgün bir sözü ve doktrini bulunacağını kaydetti.
Dışişleri Bakanlığının devlet içindeki rolü
Fidan, uluslararası ilişkiler literatürünün, içinde bulunulan dönemi tanımlamakta zaman zaman yetersiz kaldığına dikkati çekerek, mevcut durumun kimileri tarafından 'İkinci Soğuk Savaş', kimileri tarafından da 'çok kutuplu düzensizlik' olarak tanımlandığını aktardı.
Dışişleri Bakanlığının çalışma prensiplerini ve devlet içindeki rolünü üç temel sütun üzerine yeniden inşa etiklerini kaydeden Fidan, bu temellerden ilkinin Türkiye'nin dış politikadaki muhtelif güç unsurlarının ve ilişkilerinin stratejik envanterini tutmak olduğunu belirtti.
Fidan, hangi sahada hangi araçların mevcut olduğunu anlık olarak bilen ve yöneten bir 'veri merkezi' gibi çalıştıklarını, bu sayede sağlıklı politikalar üretebildiklerini aktardı. Bakan Fidan, bu minvalde, büyükelçilerin sahadan süzerek merkeze sunduğu değerlendirmelerin büyük önem taşıdığını vurguladı.
Bakanlığın devlet içindeki rollerinden ikincisinin 'pozisyon üretmek' olduğuna işaret eden Fidan, bakanlığın krizler ortaya çıkmadan önce senaryolara çalışarak Türkiye'nin o konuda nerede durması gerektiğini ve milli menfaatlerin hangi yönde ağır bastığını belirlediklerini açıkladı.
Fidan, 'Başkalarının ürettiği kavramlarla, başkalarının çizdiği sınırlar içinde siyaset oluşturma devri çoktan kapanmıştır. Sizlerden beklentim açık ve nettir: Günlük mesainin yoğunluğunda büyük resmi hiçbir zaman için gözden kaçırmayın. Stratejik öngörülerinizi ve yaratıcı fikirlerinizi bizlerle paylaşmaktan çekinmeyin.' dedi.
Bakanlığın, dış ilişkilerin tamamının eşgüdümünden ve koordinasyonundan sorumlu olduğunu hatırlatan Fidan, 'Bu anlayış doğrultusunda, ülkemizin, güvenlik, savunma, istihbarat, teknoloji, ekonomi, ticaret, enerji, ulaştırma, sağlık, kültür, turizm dahil, tüm hedeflerini bütüncül olarak ele almaktayız. Bu sahaların tamamında dış ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla uygulama ve koordine etme sorumluluğumuzu ilgili kurum ve kuruluşlarımızla yakın ve etkin bir eşgüdüm içinde yerine getirmekteyiz. Bir başka ifadeyle, tüm devlet kurumlarımızın enerjisini tek bir noktaya odaklayan mercek görevini üstlenmekteyiz. Bu görevi daha da etkin kılacak çalışmaları sizler her gün yürütüyorsunuz, yürütmeye de devam edeceksiniz.' diye konuştu.
Türkiye, Gazze'de ateşkesin sağlanmasında 'başat rol' oynadı
Bakan Fidan, bütüncül kapasiteyi, stratejik aklı, küresel vicdanı ve bölgesel istikrarı sınayan en kritik cephelerde bilfiil seferber ettiklerini aktardı. Gazze'de 7 Ekim 2023'ten bu yana yaşananların insanlık tarihine 'kara bir leke' olarak geçtiğini ifade eden Fidan, ancak bunun aynı zamanda küresel bir uyanışa vesile olduğunu belirtti.
Fidan, İsrail'in Gazze'de işlediği soykırım karşısında, Türkiye'nin küresel vicdanın sesi olduğuna dikkati çekerek, 'Filistin meselesinde en başından beri izlediğimiz ilkeli tutum, ateşkesin sağlanmasında başat rol oynadı.' ifadelerini kullandı.
Suriye'deki durum
Rejimin devrilmesinin sene-i devriyesinde Suriye'nin, Türk diplomasinin tarihin doğru tarafında durduğu ve alnının akıyla çıktığı başka bir örnek olduğunu ifade eden Fidan, şöyle devam etti: 'Geriye dönüp baktığımızda, son 15 yılda Suriye sahasında tarihin en zorlu sınavlarından birini verdik. Bunun siyasi ve ekonomik maliyetini ödedik, ancak insanlık onurundan taviz vermedik. Bu süreçte yalnız bırakıldığımız, birçok ülkenin terör örgütleriyle taktiksel işbirliklerine girdiği dönemler oldu. Ancak biz rotamızdan şaşmadık. Ve nihayetinde tarih kendi hükmünü verdi. 8 Aralık 2024, Suriye halkı için yeni bir umut sayfasının açıldığı bir milat oldu. Ancak Suriye'de işimiz aslında yeni başlıyor. Biz inanıyoruz ki dış müdahalelerden arınmış, istikrarlı bir Suriye, bölgemiz için büyük bir artı değer olacaktır. Türkiye, bu süreçte dost ve kardeş Suriye halkının yanında olmaya kararlılıkla devam edecektir.'
Fidan, tüm bu başarıların merkezdeki ve sahadaki ekibin ve büyükelçilerin özverili çalışmaları sayesinde gerçekleştiğini kaydederek, 'Ancak mevcut başarılarla yetinemeyiz. Dünya giderek daha çetin bir rekabetin içine giriyor. Diplomaside elde ettiğimiz her başarının ardından, önümüzde aşılması gereken yeni bir eşik, daha zorlu bir sınav beliriyor.' ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin diplomasi mimarisi
Fidan, Türkiye'nin diplomasi mimarisinin bir diğer boyutunun da söylem olduğunu, güçlü bir vizyona sahip olunsa dahi bunun doğru ve sürekli güncellenen bir söylemle tahkim edilmesi gerektiğini söyledi. Algıların, çoğu zaman gerçeğin önüne geçtiği bir çağda haklı olmanın yetmediği tespitini yapan Fidan, haklılığın 'doğru anlatılması' ve kitlelerle ulaştırması zorunluluğuna dikkati çekti.
Fidan, bu çerçevede büyükelçilerden beklentilerin, görev yaptıkları ülkelerde Türkiye'nin haklı tezlerini ve vizyonunu, bulundukları coğrafyanın diline ve kodlarına en uygun şekilde tercüme ederek zihinlerde kalıcı bir etki bırakmaya devam etmek olduğunu belirtti. Fidan, son yıllarda başarılanların kendilerine bulunulan çağın, bölgesel ortaklıklar ve 'sahiplenme' yaklaşımı üzerinden ilerlendiğini gösterdiğini aktararak, iddia sahibi olmanın, sadece söz söylemek değil, zamanın ruhuna hükmetmek olduğuna değindi.
Konjonktürün dinamik olması durumunda, Türk diplomasisinin de o denli çevik olmak zorunda olduğunun altını çizen Fidan, geleceği şekillendirmek isteyenlerin olayların arkasından sürüklenen değil, bu dinamizmin mantığını ve doğasını çözüp, o dinamizmi bizzat yöneten ve yönlendiren bir akılla hareket etmesi gerektiğini bildirdi.
Türkiye'nin NATO'daki konumu
NATO ittifakındaki konumun hayati önemde olduğunu vurgulayan Fidan, Ankara'nın 2026 yılında NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yapacağını söyledi. Fidan, bu zirvenin Soğuk Savaş sonrasında en büyük dönüşümlerden birini yaşayan ittifakın birlik ve dayanışması açısından tarihi bir buluşma olacağını belirterek, hazırlıkların titizlikle sürdürüldüğünü aktardı.
Başarının rehavete değil, daha büyük bir gayrete sevk etmesi gerektiğini vurgulayan Fidan, çıtanın kendileri tarafından yükseltildiğini ve bunun gereğini yerine getirecek olanın da yine kendileri olduğunu ifade etti.
Fidan, değişen dünyada rekabetçi kalabilmek için Bakanlığın da kendi içinde bir reform ve yenilenme sürecini kesintisiz sürdürmesi gerektiğinin ve çizilen küresel ufuk ve stratejik hedeflerin, ancak bu yükü taşıyabilecek güçlü bir kurumsal omurga ile hayata geçirilebileceğinin altını çizdi.
Bu dönemde, diplomasinin kurumsal mimarisini ve vizyonunu, çağın ruhuna uygun, çok daha kapsamlı bir yapıya kavuşturmak mecburiyetinde olunduğunu aktaran Fidan, bu doğrultuda, bakanlığın hem nitelik hem de nicelik olarak geliştirildiğini söyledi.