Ender Küçük

Fordizm yavaşlarsa

Ender Küçük

Korona sonrası dünya ve insanlığın kayboluşu diye bir cümleyle başlamak istiyorum yazıma.

Şöyle etraflıca düşününce nereden tutarsan tut elimizde kalan tespitlerden öte gitmiyor hiç bir değerlendirme.

Devletlerin gücünün yetmediği bir anlayış habis bir ur gibi yayılıyor. Komşusu aç iken kendisi tok yatmayanlar, öyle bir uyuyorlar ki ülkeyle beraber o komşular yıkılıp, yeksan olsa umurlarında değil.

Stokçu anlayış ve daha çok kazanma arzusu karşısında insanlığımız kayboluyor. Yaptıkları her artışı bir duruma bağlayıveriyorlar. Oturup şöyle bir dinlesen acıyası geliyor insanın, empatinle bile dalga geçiyorlar.

Devletten aldığı düşük esnaf kredisiyle en az beş tane ikinci el otomobili garajına çeken insanlar gördüm. Sıfır otomobilleri yakın akrabalarının üzerine alıp, dolar ve altından daha çok kazandırıyor deyip, her türlü kazancı kendine hak görenler gördüm. Kira artışlarını söylemeye bile gerek yok.

Çoğu zaman diyoruz ki: "Devlet nerede?"

Asıl denetleme merkezi, gerçek ülkü insanın vicdanıdır, hakiki mizan orada kurulur. Çok bunaldığım vakit kahrolsun kapitalizm deyip, biraz rahatlıyorum lakin rahatlamam hiçte uzun sürmüyor. 

Oysa her maddi gerçekten öte bir değer var ki o da ülke. Ülke'nin başına bir olumsuzluk geldiği vakit fiyatları o dudak uçuklatan evlerin, otomobillerin, dükkanların bir geçerliliği kalmayacak.

Belki de birçoğu yıkılacak ya da talan edilecek.

Değer mi bunca ahlaksızlık onca güzelim değerin yok olup gitmesine?

Korona sırasında dünya bir laboratuar, biz insanlar denek olduk. Sistemin başında ki asıl sahipler gelenekçi anlayışımızın ne durumda olup, olmadığını gözlemlediler. Biz insanlar tarafından marketlerin nasıl talan edildiğini şahit oldular artık sahipler için o kutlu gün gelmişti. Ayaklarına bağ olmuş devletleri yok etmenin tam zamanı, Fordizm 'i biraz yavaşlatmanın sırası gelmişti. Serbest Piyasa Ekonomisi müfettişliğinde ülke yönetimlerini halk nezdinde küçük düşürebilecek, her alanda tedarik sürecinde var olan eksikler onlar için biçilmez bir kaftan olacaktı ve üzülerek söylemeliyim ki bizler bu acımasız sistemin en büyük neferleri olduk.

Aklıma bir an Joseph STALİN geldi. Hani hepimizin bildiği acımasız diktatör. Stalin Gürcü Ortodoks Rahip okulunda eğitim görmüş, üstelik muhteşem şiirler yazan, yazdıklarını çeşitli mecmualarda yayınlayan birisiydi. STALİN ilk evliliğini Ekaterina  SVANİDZE ile yaptı. Eketerina her gece inançsız kocası için  "Tanrım ne olur eşime doğru yolu göster" diye dualar ederdi. Genç çiftin bir çocukları oldu ve ne yazık ki Eketerina genç yaşta bir veba sonucu yaşamını yitirdi.

Eketeina'nın  naaşı mezara konulmadan Stalin açılan kuyunun içine atladı ve karımla beraber beni de gömün diye bağırdı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan bağırıyordu.

Çok sevdiği bir arkadaşı geldi ve Stalin'i mezardan çıkması için ikna etti.

Stalin mezardan çıkarken arkadaşının kulağına eğilip şöyle dedi.

" Yoldaş, ben tüm insanlığımı ve sevgimi bu mezarda bırakıyorum"

Şiir yazan bu duygu yüklü adam artık tarih kitaplarında bir buçuk milyon insanın katiliydi.

Acaba bizler de insanlığımızı SERBEST PİYASA ile mi gömdük?

Selam ve dua ile.

Yazarın Diğer Yazıları