Ender Küçük

Adam

Ender Küçük

2008 yılının ekim ayında Ramazan Bayramı'nın ikinci günü sınır karakolumuza Orgeneral Saldıray Berk ve komuta kademesi bayramlaşma merasimi için ziyarete geleceklerdi.

Bulunduğumuz karakol konum itibariyle köylerden uzak, hakim bir tepede, Ermenistan sınırının sıfır noktasındaydı. Ülke sınırlarının tam ortasından geçen Arpaçay bir ip gibi incecik akardı.

Karakolumuzun en büyük problemi içme suyu şebekesinin olmayışıydı.

Suyumuz tanker ile başka bir karakoldan getirildi ancak yemekte ve temel ihtiyaçları karşılamaktaydı.

Çamaşır yıkamak ve banyo yapmak için ne yazık ki yeterli suyumuz yoktu.

İkinci bir üniversite okuduğum ve yüksek lisans eğitimi yaptığım için askere ancak evlendikten sonra gidebilmiştim.

Yaşım 30 ve evliliğimin yirminci günü bu zor şartlarda askerlik hizmetimi ifa etmeye başlamıştım.

Sanki bir rüya halindeydim.

İşte tam da bu sırada Sayın Berk'in komuta kademesi ile karakolumuza gelmesi mucize bir durumdu.

Karakolumuzda hummalı bir çalışma başladı ve ziyaret için var olan eksiklikler giderildi.

Bölük komutanımız benim okul müdürü olduğumu bildiği için karakolda düzenlenen yemekte Saldıray Paşa'nın karşısında oturmamı söyledi ve kesinlikle yüzlerine bakmamamı ve eğer soru soracak olursa, uygun bir şekilde kısa cevaplar vermemi istedi.

Komuta kademesi geldiği vakit kendilerini hazır kıta karşıladık. Hemen ardından öğle yemeği için yemekhaneye geçmiştik.

Bölük komutanın söylediği üzere tam karşılarına oturdum.

Yemek duasının ardından başladık yemeğimizi atıştırmaya. Az bir vakit geçmişti ki, Sayın Saldıray Berk'in eşi önümde duran tuzluğu istedi.

Emredersiniz dedikten sonra tuzluğu uzattım, teşekkür etti kendileri ve ardından bana  "Yaşın büyük duruyor, neden askere geç geldin?" diye sorunca kaldım öylece.

Şimdi ben komutanın eşine ne diyecektim diye düşünmeye başladım, ne dediğimi hatırlamadan mevcut durumumu anlatmaya başlamıştım.

Yeni evlendiğimi ve okul müdürü olduğumu duyunca Sayın Saldıray Berk'te benimle ilgilenmeye başladı.

Eğer Rize'ye teftişe gelirsem mutlaka yanına uğrayacağım diye vedalaştık.

Bu arada şebeke suyu kendisi gittikten iki ay sonra karakolumuza uzun uğraşlar sonunda yapılmıştı. Karadeniz’de yaşayıp, susuz bir karakolda askerlik yapmamı hep şükürsüzlüğüme bağlamıştım.

Rize'ye döndüğümde her yağmur yağdığında Rabbime şükürler etmeyi asla ihmal etmedim.

Askerliğim bitip, görev yerim Rize'ye döndüğümün ikinci ayında Erzincan 3.Ordu Komutanlığı’ndan tarafımı arayarak okuluma resmi ziyaretlerde bulunacaklarını varsa okulda fiziki bir eksikliğin bildirilmesini istediler.

O dönem bildiğiniz üzere Ergenekon davalarının yaşandığı süreçti ve kudretli komutan yalan beyanlarla gözaltına alınmak istendi ama Sayın Saldıray Berk buna asla müsaade etmedi.

Tabi bu olaylar yaşanınca kendisinin ziyaretime gelemeyeceğini bildirdiler.

Kendisinin bir özelliği vardı ki niçin hedef olduğunu açıklıyordu.

Sayın Saldıray BERK, NATO' da görev yapmadan "Orgeneral" olmuş tek komutandı.

Kendisi o dönem hiç bir desteği görememiş Sayın Selçuk Bayraktar'a kol kanat germiş, gayri resmi olarak Diyarbakır Ana Jet Üstün'de bir hangar temin ederek, desteklerini hem karargahta hem de sahada hiç bir surette eksik etmemiştir.

Özdemir Bayraktar'a  "Sizlerin projelerine en çok kim yardım etti" Diye sorduklarında, Rahmetli Bayraktar'ın cevabı" Saldıray Paşa" olmuştur.

Kendisine bir sözüm vardı. Eğer bir oğlum olursa adını "Saldıray Berk" koyacaktım.

Sözümde duramadım, rabbim bana erkek çocuk nasip etmedi.

Dün itibariyle kendisini kaybettik.

Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başı sağ olsun. 
 

Yazarın Diğer Yazıları