Niyazi Kara

Sen kendine bak!

Niyazi Kara

“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvan olan âdemsin sen”
                               Şeyh Galip(1757-1799)

“Ey insan evladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.” 

Yüzyıllar geçse de değişmeyen ve anlaşılan  -belli ki kıyamete dek - daha yüzlerce yıl sürecek bir olgudur insanın kendisiyle mücadelesi. Bütün ilahi dinlerin ortak noktası beşerin hayatını düzenlemek üzerinedir. Bu yolla hem dünyevi hem de ölüm ötesi için huzura kavuşmayı vaad ederler. Akıl ve ilim yoluyla herhangi bir ilahi nitelik öne sürmeden erdemler silsilesi oluşturabilen düşünürler de bu minval üzere ömürlerini tüketmişlerdir. Bir şeyi öğrenmek, bilgi olarak farkına varmak, taşımak başka bir durum, öğrendiklerini hayatına tatbik etmek başka bir durumdur. Zaten böyle bir bilme-uygulama insandan başka bir varlıktan beklenmemektedir. Çünkü akıl sahibi olan odur. Bizdeki itikâte göre beşerin ta ilkinden bu yana bir terbiye sistemi var olagelmiştir. Günümüzden geriye doğru bakıldığında binlerce yılı bulan ve sistemli yapılar haline gelebilmiş, insanı ve toplumu yönlendiren disiplinlerin varlığını görebiliriz. Bir yandan peygamberler tarihi diğer yandan felsefenin tarihi bunu ispatlamaktadır. Bütün mesele beşerin hayatını düzenlemektir. Bu büyük görev yine insanoğlunun kendisine verilmiştir. 

İster “ nefsini bilmek” isterse “ kendin olmak” penceresinden bakınız, lafız değişmekle birlikte mânâdan kasıt sabit kalmaktadır. Nefsini bilen de kendini bilen de hem zatının hem de ötekinin sınırlarını görecek ve kollayacaktır. Modern anlamda empati yani kendini karşıdakinin yerine koyarak düşünme, hareket etme durumu ortaya çıkacak ve istendik huzur, barış ortamı insanlığın ortak değeri, vazgeçilmezi olacaktır. İnsanlık tarihi bütün bu beklentiyle günümüze ulaşmış ne var ki günümüz itibari ile de bu beklenti sağlanabilmiş değildir. Anında bilgi paylaşımı çağının imkanları ile bakıldığında yeryüzünün adaletsizlik cennetine dönüştüğünü görmek için evin yolunu bulacak kadar akıl bile fazladır. 

Hâlâ; din, coğrafya, etnik köken, dil, kültür, yaşam biçimi, var olan ekonomik değerlerin paylaşımı –benim hiçbir zaman anlayamayacağım-  güç elde etme çabası insanlık adına yeryüzü adaletsizliğini körüklemektedir. 

2014 yılının yaz başından itibaren aylarca kendi kendime her gün “bir şeyi” hatırlatarak gezdim. Özellikle yüzümü aynada gördüğüm anlarda birkaç kere tekrar ederek bu söyleme devam ettim: 

“Sen nankörsün!”  

Belki inanmayacaksınız ama sonrasında ne oldu biliyor musunuz? Başka zaman duysan kızacağım bir sürü cümleyi tebessümle karşıladım. “Senden adam olmaz” diyene “ Onu biliyorum, başka bir şey söyle,” dedim. Birlikte güldük. 

Şeyh Galip, “ zübde-i alem- alemin/varoluşun çekirdeği” derken insanı hakikat ve hak ettiği makama koymaktadır. Ve bunu fark etmenin tek şartını ise dizesinin başında belirtmektedir. “Hoşça bak zatına!”

Sizden sonrasına bırakacağınız miras “ iyi insandı” ibaresini bırakmak olmalı değil mi? Cevabınız evet ise eğer lütfen “Hoşça bakın zatınıza!”  Kendini sorgulayan, kendini tanıma gayretinde olan, savaşı kendisiyle olan, başkaca bir cana zarar vermeye meyledemez. Benliği/egosu tavan yaptırılmış bir toplum her an patlamaya hazır mühimmat gibi tehlikelerle doludur. 

Şimdi, “ Sen kendine bak!” desem kızar mısınız?

Muhabbetle…
 

Yazarın Diğer Yazıları