Şule Kirişci

Vergi affı yolda

Şule Kirişci

Devlet artan kamu harcamalarının karşılanması ve vatandaşlarına daha iyi hizmet verebilmek için, kaynağa ihtiyaç duyar. Bu noktada en önemli gelir kaynağı vergilerdir. 

TDK vergiyi şu şekilde tanımlamaktadır. Vergi, kamu hizmetlerine harcanmak üzere devletin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya ya da bazı malların, hizmetlerin fiyatlarının üstüne ekleyerek dolaylı yoldan vatandaşlardan topladığı para.

Her yıl vergi takvimi açıklanır. Son ödeme günü duyurusunu dikkate alan vatandaş/şirketler bu güne itina göstererek sorumluluklarını yerine getirirler. Sonra ertesi gün bir de bakarlar ki “... vergisinin son ödeme günü…tarihine kadar uzatıldı” açıklaması karşılarında beliriverir. Bu vergisini gününde ödemeyenlerin hediyesi! Ya zamanında ödeyenlerin hediyesi ne ola ki?

Bunun bir üstü de ödenmeyen vergileri affedelim gitsin. Oysa anayasaya göre herkes mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür. Uzun süredir vergi affı konusunu anlamaya çalışıyorum. Biz kimi, ne için, niye affediyoruz? 

Bugünler de yine dört gözle beklenen yeni bir vergi affı var. Özellikle enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde vergi ödemelerini geri plana atmış işletmeler bir hayli heyecanlı bekleyiş içindeler.  

TBMM’nin 1 Ekim günü açılmasıyla birlikte 52 maddeden oluşan torba yasa teklifi meclise sunuldu. İçinde maske cezalarının silinmesi, icra borçlarının silinmesi, doğal gaz ve elektrik desteği gibi maddelerin yanı sıra vergilerin yapılandırılması bulunuyor. 

Affetmek kendi içinde birden fazla anlam barındırsa da, TDK’na göre birinin, sorumluluğundaki bir görevden veya işten çıkmasına izin vermek. Tamam affedelim etmesine de, vergiden elde edilen finansman kaynağının en verimli şekilde kullanılabilmesi mükelleflerden vergilerin düzenli olarak tahsil edilmesine bağlıdır.

Önemli olan, iyi bir vergi sisteminin oluşturulmasının yanına ek olarak hangi ilkelerin göz önüne alıp uygulamaya konulacağıdır. Kitaplarda verginin klasik ilkeleri diyebileceğimiz dört madde var.

Adalet İlkesi 

Özetle, vergi sorumlularının ödeme güçlerine göre vergilendirilmesi şeklinde söyleyebiliriz. Yani yükümlülerin vergi borçlarının tespitinde sahip oldukları ödeme güçlerinin dikkate alınması gerekliliğini ifade eder.

Belirlilik İlkesi 

Vergi sorumlularının ödemek zorunda olduğu verginin tutarı, zamanı ve ödeme yönteminin bilinebilir olmasını ifade eder.

Uygunluk İlkesi 

Vergi sorumlularından verginin işleri ile ilgili en uygun zamanda ve şekilde tahsilatın yapılmasını ifade eder.

İktisadilik İlkesi  

Verginin sorumlularının işlerini sürdürmesine de imkan sağlayan oranlarda olmasını ifade eder.

Bu ilkelerin uygulanması durumunda büyük ihtimalle vergi affına gerek kalmayacak.

Türkiye Cumhuriyetinde ilk vergi affı, 1924 yılının Mayıs ayında çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren 2020 Kasım ayına kadar ise 36 adet vergi affı çıkartılmıştır. Kısaca ortalama her iki buçuk yılda bir affediliyoruz. Demem o ki vergisini iki yıl ödemeyenler –sabrederse- üçüncü yıl vergi affı imkanı kapıda. (oda ödemek isterlerse)

En yeni Vergi affı yasası ise 09.06. 2021 tarihinde Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Özellikle seçime yakın dönemlerde çıkarılan her af kanunu vergi mükelleflerinde beklenti oluşturarak bir sonraki vergi affına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca vergisini düzenli ödeyen mükellefleri de olumsuz etkileyerek kayıt dışı ekonomiye davetiye çıkarmaktadır. Aynı zamanda cezaların caydırcılık özelliği ortadan kalkarak vergide adalet ilkesi zarar görmektedir.

Günümüzde çıkarılan vergi afları kısa vadede gelir artışı gibi olsa da, aslında uzun vadede ekonomik olarak olumsuzluklara neden olabildiği de görülebilir. 

Hiçbir kurum / kişi kayıt dışı veya kanun dışı yaşamını aflarla temizleyememeli.

Vergiyi kaçırmak veya vergiyi ödememeyi düşünce olmaktan çıkaracak ortam oluşturulmalıdır.

Gerçekleşir mi bu hayaller? belki olur…
 

Yazarın Diğer Yazıları