Mehmet Şerif Çiçek

Motosikletle serhat şehri 'Kars'!

Mehmet Şerif Çiçek

Değerli okurlar bu yazımızda serhat şehrimiz Kars’a gidiyoruz. Uzun zamandır planladığım ve bir kez de yoldan dönmek zorunda kaldığım serhat boyuna gidebildim sonunda. Motosikletli bir arkadaşımın tura çıkalım önerisini gözü kapalı kabul ettim ve rotayı, hiç gitmediğim Karsa çevirelim önerimde mutabık kalmamız üzerine iki motosikletle yola revan olduk. Ekim ayının ilk haftası olması nedeniyle ‘soğuk olur, pişman olursunuz’ laflarına kulak asmadık. Nitekim hava bizi üzmedi, şahane bir bahar havası içinde bitirdik turumuzu. Mardin Midyat’tan başladığımız seferimizi Batman, Siirt, Bitlis, Van, Iğdır rotası üzerinden Van gölünün etrafında tam bir tur yapıp dönmek suretiyle bitirdik. Yolculuğun benim için asıl heyecan verici kısmı ise Van Çaldıran’dan sonraki kısım oldu. Zira ilk defa oradan öteye gidiyordum ve bilinmeyene gitmek en büyük heyecandır nazarımda.

 

Tendürek geçidini aştıktan sonra Doğubayazıt ovasında uzaktan bütün haşmetiyle dikilen Ağrı dağı siluetine bakarak Doğubayazıt’a vardık. Burada Osmanlı tarihinin en güzide mimari örneklerinden olan, UNESCO dünya mirası geçici listesinde yer alan İshakpaşa sarayını ziyaret ediyoruz. Gerçekten henüz kapısından girer girmez oya gibi ince işlenmiş mükemmel taş işçiliği girişiyle eşsiz bir eser olduğunu gösteriyor. Sıcak suyla ısıtma sistemine, yani dünyadaki ilk kalorifer sistemine sahip olması, inşa edilirken zamanının ne kadar ilerisinde olduğunu anlatmaya yeterde artar. İçinde türbe, cami, avlular ve 116 oda bulunan saray 7600 metrekare üzerine yapılmış devasa bir komplekstir. Türbesi İshak paşa sarayının birkaç yüz metre ilerisinde yer alan ünlü Edebiyatçı ve İslam alimi Ahmed-i Hani’de sarayda katiplik yapmıştır. 2020 yılının İshak Paşa Sarayı Turizm yılı ilan edilmesinin planlandığını da dipnot olarak düşelim. İshakpaşa sarayını gezip hayran kaldıktan sonra asıl hedefimiz olan Kars’a doğru motorlarımızı sürüyoruz. Doğubayazıt’tan Iğdır’a sürerken yol bizi haşmetli Ağrı dağının yamaçlarından götürdü. Iğdır mıntıkasına girer girmez mikro klimanın etkisini hissediyoruz, hava daha ılık ve yemyeşil bir doğa karşılıyor bizi. Iğdır mıntıkasını geçip yükseklere çıkana kadar bu yumuşak iklim devam ediyor. Zaman zaman Ermenistan sınırına sıfır noktalardan, sert iklimin alameti geniş ve kıraç topraklardan geçerek akşamın geceye döndüğü vakitlerde serhat şehrine varıyoruz. Karsa varır varmaz gece olmasına rağmen şehrin çarşısında bir tur atıyoruz. Kars küçük bir şehir ve buralarda gün erken bitiyor çoğu yer kapalı.

 

FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ!

 

Ertesi sabah yeni bir şehir keşfetmenin heyecanıyla güne erkenden başlıyoruz. İlk hedefimiz şehre nazır Kars kalesine gidiyoruz. Motorlarımızı kalenin içine kadar sürüyoruz. Tabelasında 1150 yıllarında Saltuklular tarafından inşa edildiği yazan kale Timur tarafından yıktırılmış ve Osmanlılar tarafından daha sonra yeniden inşa edilmiş. Güneyinde kente tepeden bakan kalenin güzel bir şehir manzarası var. Kuzeyinde ise Kars çayının aktığı vadi, terkedilmiş askeri istihkamlarla dolu ve muhteşem bir görünüme sahip. Kalenin içinde genelde çatıları yıkılmış pek çok yapı var. Şehirden bakıldığında oldukça güzel görünen kalenin ne yazık ki bakıma ve temizliğe ihtiyacı var.

 

Kaleden indiğimizde bizi tarihi Ulu cami ve eski Ermeni kilisesinden çevrilme Kümbet Camisi karşılıyor. Kaleden şehri izlerken mimarisinden dolayı kilise sanmış olduğum Kümbet Camisi tipik Gürcü-Ermeni mimarisiyle inşa edilmiş ve tıpkı Karsın tarihi gibi oldukça çalkantılı bir yaşamı olmuş. Rus işgaline kadar cami olarak varlığını sürdüren yapı Rus işgalinde Ortodoks kilisesine çevrilmiş. Daha sonra tekrar camiye, bir müddet müzeye ve en son yine camiye çevrilmiş olup 1993ten günümüze varlığını cami olarak devam ettirmektedir.

 

Kümbet Camisinin kaleye doğru kuzey doğu tarafındaki Ulu cami ise 3. Murat döneminde inşa edilmiş bir Osmanlı eseridir. Fakat Ulu Cami hazin geçmişiyle trajik bir tarihi öneme sahip. Rus harbi döneminde Ermeni Taşnak çetelerinin, yerli halktan anlaşacağız diye topladıkları 286 Müslümanı camide yakarak şehit ettiği, caminin mermer kitabesinde yazılıdır. Cami duvarlarındaki kan ve yağ izleri yaşanan vahşeti halen gözler önüne sermektedir.

 

Şehirde ayakta kalanların haricinde de pek çok yıkılmış, virane tarihi eser kalıntısı mevcut, özellikle eski Kars yani kalenin etekleri ve Kars çayı boyunca birçok kalıntıya rast gelmek mümkün. Kars’ı özel kılan, şehirde dolaşırken herhangi bir köşeyi döndüğünüzde karşınıza çıkabilecek olan siyah renkli taşlardan yapılmış sıra dışı mimarisi olan çok güzel eserlere sahip olması.

 

FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ!

 

Gelelim Kars’a asıl gitme nedenim olan Ani harabelerine. Kars merkezi gezdikten sonra motorlarımızın rotasını, merkeze 45 km mesafede Ermenistan sınırına sıfır noktada olan kadim Ani şehrine çeviriyoruz. Açıkçası gitmeden önce çok büyük bir yer olmadığını düşünüyordum fakat henüz çift sıra surdan yapılma ihtişamlı girişini görür görmez yanıldığımı fark ediyorum. Nitekim devasa bir antik kent olduğunu gezdikçe, gezip yoruldukça anlıyoruz. Milattan önce 3000 yıllara dayanan kadim tarihi, Ani’nin ipek yolu güzergahı üzerinde olması şehri tarih boyunca önemli bir yer haline getirmiş. Bölgede hüküm süren çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Ani şu an ne yazık ki ayakta kalan bir kaç eser haricinde harabelerden ibaret. Ayakta kalan eserlerinde acilen korumaya alınması gerekiyor. Ani’de Ermeni, Gürcü, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi bölgede hüküm sürmüş bütün medeniyetlerin izlerine rastlamak mümkün. Ani sur içi bana Diyarbakır sur içini anımsatıyor, büyüklüklerinin de yakın olduğu kanaatindeyim. Ani’de üç kilise, büyük katedral, Selçuklu sarayı ve Ebul Menuçehr camisi halen kısmen ayakta kalarak misafirlerini ağırlıyor. Sultan Alparslan’ın Ani’yi fethinden sonra yönetimini bıraktığı Ebul Menuçehr’in yaptırdığı cami, Anadolu’daki ilk Türk camisi olarak ifade ediliyor ve Ani’de ki en güzel manzaranın tartışmasız bu caminin penceresinden Arpaçay Ermenistan sınırı manzarası olduğunu ifade etmek isterim.

 

Ani’yi gezdikten sonra turumuzu bitiriyor ve dönüşe geçiyoruz. Doğu ekspresiyle çok popüler olan Kars, küçük olmakla birlikte kadim bir tarihe ve derin bir kültüre sahip olduğundan ziyaret edilmeyi fazlasıyla hakkediyor. Şu sıralar bembeyaz örtüyle kaplı olan Kars yılın her dönemi ziyaret edilebilir. Kendimiz tecrübe ettiğimiz üzere Ekim ayına kadar motosikletle seyahat edilebilir olduğunu da belirtmekte yarar var.

 

Sağlıcakla kalın, seyahatle kalın.

 

FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ!

Yazarın Diğer Yazıları