Mehmet Şerif Çiçek

Dünyada Van, Ahirette İman!

Mehmet Şerif Çiçek

Doğu Anadolu’nun güzide şehri Van, güzelliği, gelişmişliği ve son yıllarda yakaladığı hızlı devinimiyle çok canlı ve çok çekici bir kimliğe bürünmüş durumda. Özellikle İran’la sınır olması, İranlılarında şehre yüksek derecede itibar etmesi Van’ı doğunun yıldızı yapmış durumda. Hem yüzölçümü hem nüfus (2019 itibariyle merkez nüfusu 600 000 civarı toplam nüfusu 1 150 000 civarıdır) bakımından büyük diye nitelendirebileceğimiz Van şehri oldukça eski bir tarihe sahiptir. Urartular döneminde başkentlik yapan kent ipek yolu üzerinde yer alması nedeniyle daima önemini korumuştur. Tarihiyle, doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehir olan Van sizi pek çok konuda şaşırtacaktır. Örneğin Türkiye’nin en çok güneş alan illerinden biridir dersem eminim şaşıracaksınızdır ama hakikat böyle. Zaten bu nedenle Urartular döneminde şehrin adını çok güneşli manasına gelen Tuşba (şu anda bu isimle bir merkez ilçesi var) koymuşlar.

 

Van Kahvaltısı

 

Peki, Van’da neler yapılır, nereler görülür diye soracak olursanız, bu sorunun cevabına hiç şüphesiz Van kahvaltısıyla başlanması gerekir. Eğer Van’a yolunuz düşerse veya gezmeye giderseniz mutlaka Van kahvaltısını tecrübe etmelisiniz. Cemal Süreyya kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı derken Van kahvaltısını mı kastetti bilemiyorum ama bu dizenin ona çok yakıştığını kesinlikle söyleyebilirim. Türk Patent Enstitüsü tarafından 2015 yılında tescillenen Van kahvaltısı; hakiki Van balı, yoğurt kaymağı, süt kaymağı, yayık tereyağı, cacık, otlu peynir, örme peynir, beyaz peynir, kavurmalı-sucuklu yumurta, zeytin, murtuğa, kavut, gencirundan,  çörekler ve çeşit çeşit doğal gıda ürünlerinden meydana gelir. Bu lezzeti deneyimlemek için şehrin yabancısı bile olsanız Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Kahvaltıcılar sokağını kolayca bulabilirsiniz.

 

Van Kalesi

 

Gününüze Van kahvaltısıyla bomba gibi bir başlangıç yaptıktan sonra Van şehir merkezini gezmeye başlayabilirsiniz. Van Kalesi merkezdeki tarihi ve turistik yerlerin başında geliyor. Urartular tarafından yapılan tarihi Kale, doğal bir kaya parçası üzerine yapılmış Van ovasına nazır müstahkem bir yer. Batısında, özellikle gün batımının çok güzel izlendiği Van gölü manzarası, doğusunda Erek dağı manzarası var. Kale son yıllarda yapılan restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmalarıyla daha güzel bir hal almış durumda. İçinde Urartu kral mezarları, mağaralar, tepesinde bir de cami yer alıyor. Kalenin hemen dibinde ise buz gibi suların çıktığı gözler var. 1. dünya savaşından önce Bediüzzaman Said Nursi’nin kaldığı Horhor medresesi de zamanında burada yer alıp ismini suyun çıkardığı sesten aldığı bilinir. Kalenin güney duvarında büyük bir çivi yazısı tableti yer almakta.

 

Van Gölü

 

Van’ı Van yapan en önemli şey, hiç tartışmasız gölüdür. Yarısını komşusu Bitlis’le paylaştığı Van Gölü Türkiye’nin en büyük gölü olup, en derin noktası 450 metreyi bulan devasa bir volkanik set gölüdür. Tatvan’da bulunan Nemrut dağının patlamasıyla oluşan gölün suyu aşırı tuzlu ve sodalıdır ve bu kategoride dünyanın en büyük sodalı gölü olarak kayıtlara geçmiştir. Adeta denizi andıran Van gölü şehre renk ve bölgeye hayat katıyor. Akdeniz sahillerinde hissettiren Van Gölü bir tane de Mavi Bayraklı plaja sahip. Tuşba ilçesinde bulunan Mollakasım Mahallesindeki plaj 2018 yılında Mavi Bayrakla ödüllendirilmiş idi.

 

Akdamar Adası

 

Van Gölü içinde yer alan Akdamar adası, üzerinde barındırdığı Kutsal Haç Kilisesi ve çeşitli versiyonları dilden dile dolaşan efsaneleriyle ziyaretçilerin bir başka durağı olarak dikkat çekiyor. Üzerinde bulunan kilise yaklaşık 1100 yıllık bir yapıdır. Tipik Ermeni mimarisiyle inşa edilen kilise yakın tarihte restorasyon geçirip 2007 yılında ziyarete açıldı. Üzerinde çeşitli kabartmaların yer aldığı kilisenin etrafında başka yapıların izleride mevcut. Kilisenin güney ve doğu cephesinde çalışmalar halen devam ediyor. Kilisede yılın bazı özel günlerinde yurtiçinden ve yurtdışından Ermenilerin katılımıyla ayinlerin yapıldığını da belirtelim.

 

‘’Akdamar Adası’nın ismiyle ilgili ise şöyle bir efsane anlatılır: Çok eskiden Van’da bir Keşiş yaşamaktaymış. Bu Keşiş’in dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kız o kadar güzelmiş ki, O’nu bir gören bin gönülden vurulurmuş. Bu güzel kızın ismi de “Tamara” imiş. Bütün Vanlı delikanlılar Tamara’nın peşinde dolana dursunlar, Tamara gönlünü yiğit mi yiğit, yakışıklı mı yakışıklı bir Türk gencine kaptırır. İki sevgili gizli gizli buluşurlar. Bu buluşmalar bir süre devam eder. Sonunda iki gencin aşkını Van’da duymayan kalmaz. Keşiş, kızını bu sevdadan vazgeçirmek için ne kadar uğraşırsa uğraşsın başaramaz. Tek çare, kızını Van’dan uzaklaştırmaktır. Van Gölü’nün en büyük adası olan Akdamar Adası’nda bir kilise yaptırıp, kalan ömrünü kızıyla beraber bu adada geçirmeye karar verir. Seven iki kalbi birbirinden ayırmak mümkün mü? Tamara ile Türk gencinin aşkları o kadar yüce, o kadar engel tanımaz ki...

 

Keşiş’in Tamara’yı Ada’ya hapsetmesi de fayda vermez. İki genç, anlaşırlar. Delikanlı, her gece kıyıdan yüzerek Ada’ya çıkacaktır. Bu arada Tamara da sevgilisine adayı bulabilmesi için fenerle işaret verecek, O’na yardımcı olacaktır. Dedikleri gibi yaparlar. Delikanlı, yaz demez, kış demez, fırtınaya, dalgaya aldırmaz, her gece yüzerek Ada’ya çıkar. Sabaha kadar Tamara ile birlikte olurlar. Gün ışımadan da tekrar yüzerek geri döner. Bir zaman sonra Keşiş, iki gencin buluştuklarını öğrenir. Bir gece, kızın bıraktığı işaret fenerinin yerini değiştirir. Feneri, keskin ve sivri kayalıkların bulunduğu bir tarafa bırakır. Tamara da Delikanlı da kurulan tuzaktan habersizdirler. Delikanlı her zaman olduğu gibi yine kıyıdan suya girer, Ada’dan görünen ışığa doğru yüzmeye başlar. Şanssızlık bu ya, o gece, hem çok karanlık, göl de aşırı dalgalıdır. Delikanlı yüzer, yüzer, yüzer... Kollarında derman tükenir. Işığa doğru yüzdükçe ışık uzaklaşır sanki. Dalgalar daha da kudurur. Kuvvetli bir dalga, gücü tükenen delikanlıyı yükselttiği gibi sivri ve keskin kayalara çarpar. Her tarafı parça parça olan delikanlının, gölün karanlık sularına gömülürken : “Ah Tamara, Ah Tamara!...” feryatları, kayalıklardan yankılanarak Tamara’ya kadar ulaşır. Artık Tamara’ya dur olur mu? O da gözünü kırpmadan kendisini azgın dalgaların kucağına bırakır ve kaybolur. Böylece, yaşarken bir araya gelmeleri engellenen iki genç, sonsuza kadar sürecek beraberliklerine, Van Gölü’nün lacivert sularının derinliklerini mekân seçerler. Bu acıklı sonun yaşandığı adanın ismi de o günden sonra “Ah Tamara” nın değiştirilmesi ile “Akdamar” olur.’’

 

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/van/kulturatlasi/akdamar-efsanes

 

İnci Kefali Festivali

 

Van’da yapılacak aktivitelerden bir başkası da muhteşem İnci Kefali göçünü izlemek olacaktır. Bu seferki Van seyahatimizin Haziran ayına denk gelmesi nedeniyle bu harika olaya şahitlik edebildik, bundan dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Eğer sizin de yolunuz Nisan, Mayıs, Haziran aylarında Van’a düşerse bu aktiviteyi kesinlikle kaçırmayın. Van gölünde yaşayan tek balık çeşidi olan İnci Kefali her yıl üç ay boyunca yumurta bırakmak için göle dökülen nehirlere göç eder. Nisandan Temmuza kadar süren bu olay her yıl festival olarak kutlanıyor. İnci kefalinin nehir akıntısının tersine verdikleri mücadele ve adeta uçarak taşlık bentlerden geçmeye çalışmaları büyüleyici bir andır. Bu bolluktan faydalanan binlerce martı da ortamı şenlendirmeye katkıda bulunur. Her yıl bu harika doğa olayına tanıklık etmek isteyen insanlar Van’a akın ederler.

 

Muradiye Şelalesi

 

Van’da bir diğer görülecek yer olan Muradiye Şelalesi aynı adlı Muradiye ilçesinin 8 km kuzeyinde Bend-i Mahi çayının üzerinde yer alır. Çevresindeki bitki örtüsüyle harika bir görüntü oluşturan şelale, özellikle karlar eridikten sonraki dönemlerde daha bir coşkun daha bir kuvvetle akar. Kışında karlar içinde bambaşka bir güzelliğe bürünen Muradiye şelalesi görülmeye değer bir nokta olarak Van ajandanıza kaydedilmeyi hak ediyor.

 

 

Van Travertenleri

 

Van’ı Türkiye’nin turistik bir minyatürü olarak tanımlarsam abarttığımı düşünebilirsiniz ama gerçekten de küçük deniziyle, Pamukkale’siyle ve Vanadokya’sıyla (Buraya çok istediğim halde gidemedim o yüzden bilgi veremiyorum.) pek çok şeyi bünyesinde barındırıyor. Hadi canım dediğinizi duyar gibiyim ama evet Van’da Pamukkale kadar büyük olmasa da travertenlerde bulunuyor. Van Hakkâri yolu üzerinde Başkale ilçe merkezine 35 km mesafedeki Dereiçi köyünde bulunan travertenler Pamukkale benzeri görüntüsüyle oldukça dikkat çekiyor. Ulaşımı her ne kadar kolay olmasa da doğuda böyle bir yer olduğunu bilmek macera severlerin ilgisini buraya çekmeye yetecektir diye düşünüyorum.

 

Travertenleri görmeye giderken yol üzerinde Hoşap Kalesinin de görülmeye değer bir nokta olduğunu belirtmem gerekir. Sarp bir kayalığın üzerine inşa edilen kale Van-Hakkâri yolu üzerinde 60.  kilometrede güzel görüntüsüyle sizi karşılayacaktır. Yazıyı daha fazla uzatmadan Van Kedisi Eviyle bitirmek istiyorum. Yüzüncü Yıl Üniversitesi bünyesinde kurulan Van Kedisi Araştırma Merkezi, Van’ın en önemli ve en güzel simgelerinden olan Van Kedilerinin Villasını da bünyesinde barındırıyor. Bembeyaz tüyleri ve renkleri birbirinden farklı gözleriyle dünyalar güzeli bu kedileri görmeyen çok şey kaybeder. Cana yakın, kar gibi beyaz tüyleri ve diğer kedilerin aksine yüzmeye olan ilgileriyle eşsiz olan Van kedileri sizi kendilerine hayran bırakacaktır.

 

Seyahatle, sağlıcakla kalın!

 

FOTOGRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ!

Yazarın Diğer Yazıları