Kadir Gümüş

Gazel Şerh - I

Kadir Gümüş

Aşk âteşi tecellî-i Mansûr’dur bana

Her çûb-ı dâr bir Şecer-i Tûrdur bana

(Şeyh Galip)

Bazı Kelimelerin Anlamları: Tecellî: Görünme, ortaya çıkma, Allah aşkının insanın gönlüne düşmesi.

Şecer-i Tûr: Tur Ağacı: Hz. Musa fırtınalı bir gecede yolu sormak için bir ışığa yöneldi. Işık bir ağaçtan gelmekteydi. Bu anda ‘’Yâ Musa! Ben senin Tanrınım. Sen Tuva Vadisi’ndesin. Çıkar ayakkabılarını!’’ sesini duydu. Yed-i Beyzâ ve Ȃsâ mucizelerini burada aldı. Allah ile konuştu ve ‘’Kelim’’ unvanına sahip oldu.

Çeviri: Aşk bana Mansûr’a olan tecellîdeki ateştir. Darağacının her direği benim için Tûr Dağı ağacı ile eşdeğerdir.

Vezin: Mef’ûlü fâilâtü mefâ’îlü fâ’ilün

Bilgi: Hallâcü’l Mansûr, babası Zerdüşt olduğu halde Müslüman olmuş ve tasavvufa meyletmiştir. Ortada halka ‘’Allah benim kanımı size helâk etti. Öldürün beni!’’ diye dolaşmıştır. ‘’ene’l-Hak’’ diye bağırmıştır. Önce sekiz yıl hapiste kalmıştır. Düşünceleri yüzünden ayaklanmalar başlayınca da Halep’te kamçılanıp, vücudu parçalanıp, darağacında asılıp öldürülmüştür. Kafası kesilmiş, yakılmış ve külleri de Dicle’ye atılmıştır.

Şerh: Tasavvufun temeli aşktır. Tasavvufçular önce beşeri aşk ardından gelen ilahi aşk ile Allah’a ulaşırlar. Hallâcü’l Mansûr, ilahi aşk ile kendinden geçmiş ve kendini feda edip Allah’ın varlığında yok olmuştur.

Şeyh Galip burada aşkı Mansur’un içinde görünen, zuhûr eden ve onu kendinden geçirip Allah’a ulaştıran duyguya benzeterek tasavvufî yoruma ulaşmıştır. Ve bundan mutludur. Çünkü bu yok oluş Allah’a ulaşmaktır. Çünkü Hallâcü’l Mansûr Allah’a ulaşmıştır. Darağacında asılmıştır ama Allah’a ulaşmıştır. Şeyh Galip benim için o darağacı Tûr Dağı ağacıdır diyerek Allah’a ulaştığını belgelemiştir. Çünkü Tûr Dağı’nda o ağaçtan gelen ışık ile Allah Hz. Musa’ya tecelli etmiştir ve Hz. Musa Allah ile konuştuğu için ‘’Kelim’’ unvanına nâil olmuştur. O yüzden Şeyh Galip darağacında asılmaktan korkmaz bilakis o darağacının her direğini Tûr Dağı ağacı ile eşdeğer tutar, lütuf olarak görür.

Edebi Sanat: Telmih: ‘’Mansȗr, dâr, ateş’’ kelimelerinde Hallâcü’l Mansûr’UN Halep’te darağacında asılması ve ateşte yakılmasına hatırlatma vardır:

Teşbih: ‘’Aşk âteşi’’ derken aşk ateşe benzetilerek benzetme sanatı yapılmıştır:

Müşebbeh: Aşk

Müşebbehü’n bih: Ateş

GAZEL ŞERH 2: Şehâ gîsȗlarunıla begayet ben perîşanem

Hayâliyile zülfünün hemîşe ‘anber-efşânem

(Kadı Burhaneddin)

Bazı Kelimelerin Anlamları: Şehâ: Ey Şah

Gîsȗ: Uzun saç

Begâyet: Çok fazla, aşırı

Zülf: Saç

Hemîşe: Her daim, sürekli

‘Anber: Güzel koku

Çeviri: Ey Şah! Uzun saçlarınla çok perişanım. Saçının hayaliyle güzel kokular saçmakta, yaymaktayım.

Vezin: Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün

Şerh: Sevgiliye ‘’Ey Şah!’’ şeklinde seslenilmiştir. omuzlarına kadar dökülen saçlarından perişan olduğunu söylemiştir. Divan edebiyatında sevgilinin saçları uzundur ve her bir telinde bir aşık asılıdır. Sevgili saçını salladıkça aşıklar da sallanıp perişan olup yerlerde sürünürler. Ama bundan mutludurlar.

Saçının hayaliyle de güzel kokular saçmaktadırlar. Anber, güzel kokudur ve kıymetlidir. Şair, sevgilinin saçını hayal ettikçe güzel kokular saçmaktadır. Zaten zülf, yani saç güzel kokar, anber kokuludur. Düşünün artık abartıyı o ‘’zülf’’ü düşünmek bile anber saçmaya yetmektedir.

Edebi Sanatlar: Açık İstiare: ‘’Şehâ’’ derken sevgiliye ‘’Ey Şah!’’ şeklinde seslenilmiştir.

Yani ‘’Şah gibi sevgili’’ dersek kendisine benzetilen ‘’şah’’, benzeyen ise ‘’sevgili’’ olur. Beyitte ‘’şah’’ yani kendisine benzetilen söylendiği için ‘’açık istiare’’ vardır.

Mübalağa: Sevgilinin ‘’zülf’’ünü yani saçını düşündükçe bile ‘’anber’’ yani güzel kokular saçmasında da abartma vardır.

Tenasüp: ‘’Gîsȗ, zülf, perîşan’’ sözcükleri arasında uygunluk vardır. Hatta bu uygunluğa ‘’anber’’ kelimesini de ekleyebiliriz. Çünkü ‘’zülf’’ güzel kokar.

Müretteb Lüff ü Neşr:

Şehâ gîsȗlarunıla begayet ben perîşanem

Hayâliyile zülfünün hemîşe ‘anber-efşânem

gîsȗ begayet perîşan

zülf hemîşe anber-efşânem

Tablodaki kelimeler alt alta sırayla uygunluk gösterdikleri için düzenli yani müretteb leff ü neşr sanatı vardır.

ŞERH 3: Sâkî sürâhî ağzını sungıl teberrük vâ’ize

Görsün ki vakt-i germ olup meclisde kulkul nicedür

(Şeyhî)

Bazı Kelimelerin Anlamları:

Sâkî: İçki sunan kişi.

Teberrük: Mübarek sayma.

Germ: Sıcak.

Kulkul: Bir şey içilirken boğazda çıkardığı ses.

Çeviri: Ey Sâkî! Sürahinin ağzını mübarek sayılan vâize sun! Sıcak zamanda kulkulun (lıklık)nasıl olduğunu bilsin!

Vezin: Müstef’ilün müstef’ilün müstef’ilün müstef’ilün

Şerh: Şair, sâkîye seslenir. İçkiyi kendini mübarek sayan vaize sunmasını ister. Vaizin içkinin güzelliğini anlamasını temenni eder. Sıcak zamanlarda içkinin daha da kıymetli olduğunu, hava sıcakken çıkan ‘’kulkul’’ ya da ‘’lıklık’’ sesinin duyulabileceğini belirtir. Çünkü içki hızlı içilecektir.

Edebi Sanat: Mecazımürsel: ‘’Sürahi’’ diyerek içindeki içki kastedilir.

Yazarın Diğer Yazıları