Ender Küçük

Mamak Cezaevi/A Blok

Ender Küçük

Türkiye’nin en karanlık günlerinin başlangıcı olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde

-    650 bin kişi gözaltına alındı.

-    1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

-    50 kişi idam edildi.

-    171 kişi işkencede öldü.

Darbeciler idam sehpasına ilk olarak 8 Ekim 1980’de sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbenin lideri Kenan Evren’in “Şartların olgunlaşmasını bekledik” sözü ise tarihe geçti.

Yine Kenan Evren'in başında olduğu darbeciler 1982 Anayasa’sını zorla bu halka kabul ettirdi.

Bu anayasanın her maddesinde gözaltılar, fişlemeler, idamlar, işkenceler vardı.

Kolu, bacağı kalmamış; ruhu, doğduğu günden bu yana olmamış; kanlı bir darbenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Bu anayasanın her sayfasında Mamak ASKERİ Cezaevi 'nin A BLOK koridorlarında yankılanan işkence seslerinin yansıması vardır.

Artık bu darbe çocuğu anayasa kaldırılmalı, yerine halkın egemenliğini esas alan sivil bir anayasa yapılmalıdır. Bu çalışmalara muhalefet ve iktidar partileri katılmalı, bu halka yakışacak sivil anayasanın yapılması esas alınmadır.

Hani toplumsal kutuplaşmanın olduğunu iddia eden herkesin eline büyük bir fırsat geçmiştir.

İktidar ve muhalefet temsilcileri bir araya gelerek, yeni maddelerin ortaya çıkmasındaki kararlı duruş, empati duygumuzun ve samimiyetimizin ortaya çıkmasında belirleyici bir rol üstlenecektir.

Eğitimden sağlığa, güvenlikten birlikteliğe kadar var olan aksaklıklar geniş bir yelpazede ele alınması, gelecek kuşaklara bırakacağımız en büyük mirastır.

Bu ülkede çok kaliteli, kalibreli hukukçularımız var. İstenildiği takdirde en sivil anayasa yapılabilir. Toplum olarak bunu istemek en doğal hakkımızdır.

----------------------------------------

Örtülü savaşların, örtülü ödeneğinden faydalanan, örtülü tüccarların ellerini sıkmakla gelecekse özgürlük!

Böyle özgürlüğün adı batsın!

Kendi iç cephesinden bir asker bile kaybetmeden, kendi cephanesinden bir tek kurşun bile sıkmadan; kendi dış cephesinde, kendine bağlı olduğunu düşündüğü kaşıyacak yaraların varlığı ve bu yaraların ne zaman, nerede, kimlerle yapılacağının önceden planlamasının adı : "Darbe'dir."

Emperyalizm suya sabuna dokunmadan, adeta tereyağından kıl çeker gibi planlı ve bir program dahilinde çalışır. Onların her platformda adamları vardır. Yüz yıl öncesinden iki yüz yıl sonrasının planını yaparlar. Daha düne kadar onların gözünde Türkiye bir dış karakoldu.

NATO'nun emirleri doğrultusunda Rusya ve İran'a karşı yapılmasını istedikleri politikaların uygulayıcısı konumundaydı.

Peki, ne oldu da Türkiye'nin son 70 yıldır yaptığı bu görevi Yunanistan üstlendi? 

Küresel güçler için artık Türkiye 'ye gerek mi kalmadı?

Yoksa Türkiye yürümeye yeni başlamış bir devlet mi oldu?

Yıllardır fonlanan sivil toplum örgütleri, terör örgütleri, bürokrasi içinde satın aldıkları, medya uzantıları, cemaat görünümlü oluşumları, sağ gösterip İngiliz gibi vuranlar, etnik unsurlar, tavalar, çanaklar, çalınan tabaklar, aydınlık için 1 dakikalık kapatılan lambalar, şarabının içine ekmek doğrayıp, yudumlayanlar...

Hiç bitmedi!

Bitmeyecekler!

--------------------------------------

Bir önerim olacak.

Son zamanlarda hayal kurduğum bir fikir var ki; sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Keşke yedi bölgemizde 7 tane Yazılım Lisesi, 7 tane Yazılım Üniversitesi kurulsa.

Ortaokul bitirdikten sonra en yüksek sınav puanıyla bu liseler alım yapılsa. Yine bu öğrencilerin devam edeceği Yazılım Üniversiteleri olsa...

İnanın Türkiye 20 yılda çağ atlar.

Bir de 4 +4+4 'ün 2.dördünden sonra meslek edinme programı dahilinde yerel işletmelerle birlikte, teorikten çok uygulamanın esas alındığı, diplomaların okuldan değil; fabrikalardan, küçük işletmelerden, çiftliklerden verildiği bir sistem getirilse.

İnanın her üniversitelinin devletten iş beklediği bir toplum olmaktan çıkardık.

-------------------------------------

Patates, soğan fiyatlarından sonra ülkenin hastalıkla boğuştuğu ve ekonominin hassas olduğu bu günlerde, şimdide sıvı yağ fiyatlarındaki fahiş artışlar nedeniyle halk tepkili.

Devletimizin yerinde olsam belirli bir sermayesi olan büyük şirketlere ortak olurum. Bu ortaklık maddi değil yalnızca kontrol maksatlı. Diyeceksiniz, "Bu uygulamayı vergi uzmanları yapıyor."

HAYIR, ben ondan bahsetmiyorum.

Bir firmanın,

Ne kadar girdisi var?

Ne kadar çıktısı var?

Piyasaya sürülmesi gereken mallar depolarda mı bekletiliyor?

Stok durumu nedir? 

Öncelik ihracat mı?

Yoksa yurt içi mi? 

Ekonomist değilim ama devletin kontrol maksatlı bir temsilci ataması fabrikanın malına çökmesi anlamına gelmiyor. En azından olağanüstü durumlarda(Savaş, doğal afet, salgın hastalık vb.) bu kontrol mekanizmasının işletilmesi gerekiyor. 

Bu kontrol küçük işletmecilerin iş yerlerine zabıta göndermekle olmuyor.

Balığı baştan avlamak elzem. Kimlerin samimi, kimlerin samimi olmadığı bir tuşla ortaya çıkar.

Devlet bu hastalıkla uğraşırken, bazı insanların bunu fırsata çevirmesi anlaşılır değil. Yazık! Çok yazık!

----------------------------------

Bir teşekkür etmek istiyorum.

Adana çevre yolunun Aksu köprüsünden başlayarak, yaklaşık 10 km yol boyunca, yolu ikiye ayıran refüj üzerine yüzlerce yetişmiş çam ağaçları ekilmiş. O çam ağaçlarını dikmeyi her kim düşündüyse, her kim emek ettiyse...

"Hepinizin ellerine sağlık, sonsuz teşekkürler."

Keşke bu çevreci proje Gaziantep sınırı olan Nurdağ ilçemize kadar devam etse, ne güzel olurdu. 

Sayın Osman Okumuş!

TÜRKOĞLU'NDAN başlayarak Nurdağ'a kadar var mısınız devamını getirmeye? 
 

Yazarın Diğer Yazıları